Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine
Erdoğan, Türk mutfağının sağlıklı, geleneksel ve atıksız yönleriyle
dünya mutfaklarında öncü bir yer edineceğini belirterek, "Bu güce inanır,
el birliği yaparsak, gastrodiplomasi alanında yeni rekorlar kırabiliriz."
dedi.
Emine Erdoğan, Anadolu'nun binlerce yıllık
geleneksel yemek tariflerinin ilk kez sağlıklı ve atıksız yönleriyle dünyaya
açıldığı "Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" kitabının İstanbul Cam ve
Billur Müzesi'ndeki tanıtım programında, böylesine heyecan verici bir projenin
hayata geçtiğini görmenin gerçekten büyük mutluluk olduğunu söyledi.
Birbirinden değerli şefler ve akademisyenlerin çok
titiz bir çalışma yürüttüklerini, zengin mutfak kültürünün hak ettiği yeri
bulması için büyük özveri gösterdiklerini bildiren Erdoğan, bu güzide eserin
hazırlanmasında emeği geçen herkese, projeyi yürüten Kültür ve Turizm
Bakanlığına, destek veren Türkiye Turizm ve Tanıtım Geliştirme Ajansına (TGA)
teşekkürlerini sundu.
Erdoğan, kitabın dünyanın önemli kütüphaneleri ve
gastronomi raflarında yer alacağı gibi kültürel diplomasi alanında da yeni bir
köprü olacağını dile getirdi.
Yemeği, "kültür", "her toplumun
milli kimliği", "insanlar arasında iletişimi ve dostluğu pekiştiren
en hızlı yol" ve "duyguların taşıyıcısı" olarak tanımlayan
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Doğumdan düğünlere birçok özel anı yemek
kültürümüzle taçlandırırız. Etrafında toplandığımız sofralar, bizi birbirimize
dost kılar. Atasözlerimizde bu tecrübeyi aktaran nice güzel söz vardır. 'Bir
kahvenin kırk yıl hatırı olması', vefanın, sadakatin ve
hoşgörünün haber cisidir. 'Tatlı yiyip tatlı konuşmak', mutfak
kültürünün barışı tesis etmedeki gücünü ifade eder. Geleneğimizde misafire,
yabancıya, yolcuya sofra kurmak, gönüller arasına asılan bir köprüdür. İkram
kültürümüz dillere destandır. Böylesi bir yaşam kültürüne sahip olduğumuz için
gerçekten çok şanslıyız."
Emine Erdoğan, sofraların aile bağlarını
kuvvetlendirdiğini, dostluk bağlarını mayalayıp büyüttüğünü anlatarak,
"Bayram sofralarının verdiği sevinci hangimiz unutabiliriz? Gurbette
olduğumuzda, hiçbir şey memleket yemeğinin yerini asla tutmaz. Ekmeğin kokusu,
hasretleri giderir. İşte tüm bu sebeplerle mutfak, küreselleşen dünyada özel
konumunu koruyabilen nadir değerlerdendir." ifadelerini kullandı.
“Türk mutfağı, asırlardan beri ocaktan
tüten bir bilgelik birikimidir"
İletişimin yıldızının parladığı bir çağ
yaşandığına değinen Erdoğan, küreselleşme ve iletişim teknolojilerinin erişimi
çok kolaylaştırdığını, kültürel alışverişin herkesin deneyimi olduğunu, bu
süreçte mutfağın hem bir sektör hem de bir diplomasi aracı olarak önemli roller
üstlendiğini kaydetti.
Emine Erdoğan, gastrodiplomasinin son yıllarda tüm
dillerde yerini aldığına dikkati çekerek, "Ulusal mutfak, toplumların
yumuşak gücü olarak konumlandı. Bunun yanında, turizmin lokomotif bir kuvveti
haline geldi. Metropollerde, etnik restoranlar bir cazibe merkezi haline gelmiş
durumda. Bu restoranlar aynı anda kültürel diplomasinin yürütüldüğü,
yabancıların tanış olduğu mekanlardır. Bir araştırmada, farklı ülke
mutfaklarına ait yiyecekleri tüketenlerin yüzde 57'sinin kültüre dair
görüşlerinin olumlu yönde değiştiği saptanmış. Yabancı bir ülkeye ait restorana
gittiğinizde, o ülkenin kültürüne dair büyük bir içgörü kazanırsınız. Ben de
bunu yurt dışında sıklıkla tecrübe etmişimdir. Dolayısıyla lezzet dünyasında
kendini ön sıralara yerleştirenlerin, tüm dünyanın kalplerini kazandıkları
aşikardır." diye konuştu.
Uluslararası platformda, hem imaj oluşturma hem de
marka haline gelmenin yolunun yine mutfaktan geçtiğini vurgulayan Erdoğan,
konuşmasına şöyle devam etti: "Bu kapsamda Türk mutfağına
baktığımızda, elimizde ne kadar zengin bir potansiyelin olduğunu görebiliriz.
Anadolu'da binlerce yıla yayılan ve birçok katmana sahip kadim bir tarihimiz var.
Birçok medeniyetin doğumhanesi olmuş topraklarımızda, mutfağımızın da yüzlerce
yıllık bir geçmişi var. Türk mutfağı, asırlardan beri ocaktan tüten bir
bilgelik birikimidir. Her bir lokma, tarihsel deneyimimizden ve inanç
dünyamızdan muhtevalar taşır. Reçetelerimiz, insanın ruh ve bedeni arasındaki
hassas dengeyi gözeten şifa kaynaklarıdır. Adeta başlı başına bir eczanedir
aynı zamanda. Bildiğiniz gibi, geleneksel reçetelerimizin birçoğu hekimlerle
oluşturulmuşlar. Şifahanelerde hekimlerle işinde mahir aşçıların birlikteliğini
görürsünüz. Oysa bugün, endüstrileşmiş küresel mutfak, insan sağlığını tehdit
eder vaziyette maalesef."
"Türk mutfağı, turşu küpleri ve sirkeleriyle şifa sunuyor "
Her yıl kronik hastalıkların sebep olduğu
milyonlarca ölümün temelinde yanlış beslenme olduğunun altını çizen Erdoğan,
şunları kaydetti: "Türk mutfağı ise kaynayan tencerelerinde, turşu
küplerinde, sirkelerinde ve şerbetlerinde her zaman şifa sunuyor. Dünyayı her
gün daha çok hastalandıran fast food kültürüne karşı, yerel mutfakların çözüm
merkezi haline gelmesi çok sevindirici. Bu anlamda, dünyanın her yerinde
büyüyen bir ilgi var. Ben de şehir ziyaretlerimizde valilerimize, yerel
yönetimlerimize, STK'larımıza bunu tavsiye ediyorum. 'Her şehrimizin bir
gastronomi kitabı rehberi olmalı' diyorum. Türk mutfağı, yeme içme trendlerinin
tümüne cevap verir durumdadır. Özellikle hızla yükselen vejetaryen yönelimler
için mutfağımız sınırsız seçenekler sunmakta. Bunun yanında, kalan her parça
yiyeceğin, bambaşka bir ürüne dönüşebildiği bir mucizeye sahibiz. Yani gıdanın
korunması da doğal olarak gerçekleşiyor. Tabii bu da yemeği bir tüketimden öte,
bir bilgeliğe dönüştürüyor. Ülkemizdeki iklim çeşitliliğinin ve verimli
toprakların sunduğu yüksek bir ürün çeşitliliğimiz var. Envaiçeşit yabani ot,
mantar, sebze ve meyve, mutfağımızı bir şölene çeviriyor. Kendi bölgesinde
yetişen ürünlerle hazırlanan yemekler, kültürün ve tarihin portresi haline
geliyor. Bu anlamda da yemeklerimizin birçoğunun coğrafi işaret alabilecek
nitelikte olduğuna inanıyorum."
İlk kez "Türk Mutfağı Haftası"
ilan edildi
Emine Erdoğan, Türk mutfağının diğer ülke
mutfakları arasında çok ayrı bir yeri olduğunu ancak bu şöhretin sadece birkaç
çeşit yemekle sınırlı kalırsa Türk mutfağının asırlarla ölçülen tarihine büyük
haksızlık olacağını düşündüğünü dile getirdi.
Türk aşçılarının başarılarının dünyaya mal
olduğunu hatırlatan Erdoğan, dünyanın en önemli gastronomi yarışmalarında
şampiyonluk elde etmiş gastronomi yıldızları olduğuna, Türk aşçılarının açtığı
restoranlardan "Dünyanın en iyi 50 restoranı" listesine girenler
bulunduğuna, "Michelin yıldızı" ve bu alanda dünyanın önde gelen
ödüllerini almış aşçılar olduğuna dikkati çekti.
Gaziantep, Hatay ve Afyonkarahisar'ın,
"UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı" içerisinde bulunduğunu, abugannuş,
oruk, künefe, lokum, kaymak, sucuk ve pöçün UNESCO tarafından koruma altına
alınan Türk yemekleri olduğunu aktaran Erdoğan, Türk mutfağını "daha nice
büyük keşiflerin yapılabileceği bir derya" olarak niteledi.
Erdoğan, aşçılığın, gençler arasında tercih edilen
bir meslek olmasının da çok sevindirici olduğunu belirterek, bu zengin kültür
mirasıyla çok büyük başarılara imza atacaklarından emin olduğunu ifade etti.
"Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı kitabının,
Türk mutfağının dünyaya tanıtımına anlamlı bir katkı sunmasını ümit
ediyorum." diyen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: "İlk
kez, bir 'Türk Mutfağı Haftası' ilan edilmesini de son derece önemli buluyorum.
İnşallah bu gelişme, coğrafyamızın lezzetlerle dolu güzergahlarında, muhteşem
yolculukların vesilesi olacak, Türk mutfağından en kısa zamanda, büyük ve
uluslararası markalar doğmasına katkı sağlayacak. Hülasa işimiz yeni başlıyor.
İnanıyorum ki Türk mutfağı, sağlıklı, geleneksel ve atıksız yönleriyle dünya
mutfaklarında öncü bir yer edinecek. Bu güce inanır, el birliği yaparsak,
gastrodiplomasi alanında yeni rekorlar kırabiliriz."
Kitabın hazırlanmasına katkı veren şefler ve
akademisyenlere teşekkür eden Erdoğan, heyecanlarını paylaşarak aralarına
katılan gastronomi sektörünün önemli temsilcilerine, medya mensuplarına ve
yazarlara da şükranlarını sundu.
“Türk kültürüne dair ciddi bilgiler de yer
alıyor”
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy da
"Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" eserinin, bugüne kadar Türk mutfağı
ile ilgili yayımlanmış en geniş çaplı ve gerçekçi eser olma özelliğine sahip
olduğunu dile getirdi.
"Yakın zamanda dünyanın birçok farklı dilinde
çevrilecek olan eserde, sadece yemek tarifleri değil aynı zamanda Türk
kültürüne dair ciddi bilgiler de yer almaktadır." diyen Ersoy, şöyle devam
etti: “Çünkü Türk mutfağını doğru anlamanın yolu Türk kültürünü de
tanımaktan geçmektedir. Eğer Türk kültür dünyasını belirleyen ruh
anlaşılabilirse işte o zaman Türk mutfağında hiçbir yiyeceğin israf
edilmemesinin önemi de anlaşılmış olur. Bu ruh toplumun her alanına sirayet
edip güzelleştirdiği gibi mutfağına da girip gastronomi anlayışını belirler.
Mutfak sadece yenilen içilen bir yer olmaktan çıkar, nimete saygının,
paylaşmanın ve şükretmenin ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığı bir aleme
evrilir."
Küreselleşen dünyada bireylerin artık yerel
lezzetlerin tadına bakmak için dahi olsa turizm faaliyetlerinde bulunduklarını
belirten Ersoy, "Bizler de turizmin birçok alanında olduğu gibi gastronomi
turizminde de etkili tanıtımlar yaparak dünya turizminin dikkatini bu alana
çekiyoruz. Bu gayeyle bugün tanıtımını yaptığımız, Asırlık Tariflerle Türk
Mutfağı adlı eserin hayırlı olmasını diliyorum. Bizlerden desteğini esirgemeyen
Sayın Hanımefendi başta olmak üzere bu çalışmaya katkı sağlayan herkese
şükranlarımı arz ediyorum." diye konuştu.
Bu arada Ersoy, Bakanlık olarak 21-27 Mayıs'ı
"Türk Mutfağı Haftası" ilan etme kararı aldıklarını da duyurdu.
Konuşmaların ardından Bakan Ersoy, Emine Erdoğan'a
"Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı" kitabını takdim etti. Programa,
kitap danışmanları, ünlü şefler, Türk mutfağının geleneksel tatlarını yaşatan
sektör temsilcileri ve gastronomi yazarları da katıldı. Gecede, Prof. Dr.
Mehmet Öz'ün kitaba dair görüşlerini anlattığı video mesajı da izletildi.
Gece sonunda Emine Erdoğan ve Bakan Ersoy,
katılımcılarla hatıra fotoğrafı çektirdi.