Sadece suyu korumak yetmez; doğru kullanmak, geri döndürmek ve yaşatmak gerekiyor
- 26.08.2025
- 5 H

Geri dönüşüm bir kültürdür
Suyun yaşamdaki değerini son günlerde kuraklık haberleriyle daha da fark ettik.
Ülke genelinde bazı kentlerde bir aydan daha kısa sürede su ihtiyacının
karşılanamaz olduğu bilgileri de haber bültenlerinin başlıklarında. Artık suya
hasret günler gelmişken, biz de birçok şeyi yumurta kapıya dayanınca yapmaya
alışmışken hadi bakalım son çıkışta elden ne gelir tuşa basalım.
Artık biliyoruz ki bir damla suyu kaybetmek bile geleceğimizi erozyona
uğratmakla eşdeğer. Her gün fark etmeden tükettiğimiz suyun yaşamın ve üretimin
kalbi olduğunu nihayet öğrendik acı veya tatlı. Şimdi ise “Zararın neresinden
dönersek kardır” diyerek suyu geri kazanmak için canhıraş bir mücadelenin
parçasıyız. 2019 yılından bu yana daha sık telaffuz edilen sıfır atık
kavramıyla zihnimize kazınan geri dönüşüm uygulamaları şimdilerde bir kültür
haline geldi. Bu kültür bir bakıma israfın önlenmesini, kaynakların daha
verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık
oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesi, atığın oluşması durumunda ise
kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan atık
yönetim felsefesini besliyor. Tabi bu kültürü geliştirmek çöpleri
ayrıştırmaktan öte doğayla uyumlu bir yaşam biçimini benimsemek anlamına
geliyor.
Nedir doğayla uyumlu bir yaşam biçimi biraz derinlere inelim. Su demişken sudan başlayalım.
Toprağın canlılığını ve biyoçeşitliliği merkeze alan yöntemler, suyun sadece
sulama için tüketilmediği, aksine yeniden üretim sistemine kazandırıldığı bir
yaklaşımı temsil ediyor. Özellikle doğal göletler, sazlık alanlar ve biyolojik
filtreler aracılığıyla arıtılan su, tarlalara geri dönüyor; üretim
maliyetlerini düşürüyor, ekosistemi koruyor.
Agroekolojik uygulamalar denilen bu yöntemler, suyun bu döngüsünü korumanın ve
yeniden yaşatmanın en etkili yollarından biri. Agroekoloji yalnızca teknik bir
yöntem değil, kültürel bir dönüşüm de yaratıyor. Tabi ilk iş çiftçilerden
başlıyor. Çiftçiler toprağa saygılı yöntemleri tercih ettikçe, toprak da
çiftçiye elbette emeğinin karşılığını verecek. Ürün ve üretim yöntemleriyle
ilgili bilinçli seçimler de tüketicilerin ev ödevi. Böylece domino etkisiyle
geri dönüşüm toplumsal bir farkındalık haline geliyor. Suyun her damlası değer
kazanıyor, ekolojik ve ekonomik döngüler birbirine bağlanıyor. Bu kronolojinin
çıktılarını okumak içinizi ferahlattı değil mi?
Geleceğe güvenle bakmak için
artık suyu korumak yetmez; onu doğru kullanmak, geri döndürmek ve yaşatmak
gerekiyor. Agroekolojik uygulamalar, geri dönüşüm kültürünü günlük yaşamımıza
ve üretim sistemlerimize taşıyan bir köprü niteliğinde. Her damla suyu
yaşatmak, aslında geleceği yaşatmak demek. Turizmden tarıma her sektörde bu
kültürel dönüşüme katılmanın tam zamanı.