The argument in favor of using filler text goes something like this: If you use any real content in the Consulting Process anytime you reach.

  • img
  • img
  • img
  • img
  • img
  • img

Get In Touch

Güncel Haberler
Otel
Acente
Destinasyon
Vacation
Havacılık
Cruise
Teknoloji
Spor
Sağlık
Sanat

Türkiye turizminde "Çok turist, az gelir paradoksu"

Türkiye, dünyanın en şanslı ülkelerinden biri. Birkaç saatlik yolculukla antik şehirlerden masmavi koylara, yaylalardan kaplıcalara uzanabiliyorsunuz. Tarih, kültür, doğa ve gastronomi; hepsi tek bir ülkenin sınırları içinde toplanmış. Buna rağmen Türkiye hâlâ turizmde beklediği ekonomik karşılığı alamıyor. Nedenlerini hadi birlikte gözden geçirelim. Sorun aslında çok açık: “Çok turist, az gelir” paradoksu.

Her geçen gün turist sayısı artıyor, oteller dolup taşıyor, havalimanları rekorlar kırıyor ama kasaya giren döviz aynı hızla büyümüyor. Çünkü Türkiye uzun yıllardır ucuz paket turların ve “her şey dahil” sisteminin cenderesinde sıkışıp kaldı. Demode olan bu model, turistin ülkeye bıraktığı geliri sınırlıyor. Tatil köyünden dışarı adım atmayan turist; esnafa, kültürel alanlara, yerel üreticiye dokunmadan dönüyor. Oysa turizmin gerçek bereketi, sokağa indiğinde başlıyor. Başka bir pencereden baktığımızda daha büyük handikap olan mevsimsellikle yüzleşiyoruz.

Turizm yaz aylarına ve kıyı bölgelerine hapsolmuş durumda. Oysa Türkiye’nin kış turizmi, sağlık turizmi, kongre turizmi ya da gastronomi gibi alanlarda dev bir potansiyeli var. Bu çeşitlilik, hem gelir düzeyini yükseltebilir hem de yıl boyu istihdam yaratabilir.

Tüm bunları burada ve diğer turizm portallarında defalarca okudunuz tartıştınız ama en yakıcı meselelerden biri olan çevresel sürdürülebilirlik ile yeni tanışıyoruz. Nedir bu çevresel sürdürülebilirlik? Turizm faaliyetlerini doğayı tahrip etmeden, hatta koruyarak sürdürmek çevresel sürdürülebilirlik kavramının tam karşılığı. Kıyıları betonlaştırmak yerine doğal yapıyı korumak, ormanları imara açmak yerine ekoturizme yönelmek, atık yönetimini sağlamak ve enerji–su tüketimini verimli hale getirmek. Aslında çözüm basit bugünün turistleri için cazibe yaratmak istiyorsak hem de gelecekte turizmin devamlılığı güvence altına alacaksak rota çevresel sürdürülebilirlikten geçiyor. Bugün kıyılarda yapılan yanlış yapılaşmalar, ormanların ve doğal alanların tahribatı, yarının turizmini tehdit ediyor. Doğayı hoyratça kullanırsak, gelecekte satacak güzellik bulamayacağız.

Türkiye'de turizm paydaşları artık şunu tartışmalı; çok turist mi istiyoruz, yoksa daha nitelikli ve daha fazla gelir bırakan turizm mi?

Dünyanın gözdesi dediğimiz ve Mustafa Kemal Atatürk'ün marka olması için tarihe yazdığı "Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir" olabilecek bu ülke, yalnızca ucuz tatil destinasyonu olmayı artık kabul etmemeli. Turizm sektörünün yeni bir sloganı olabilir ilk aklıma geleni yazayım; “Az ama öz turist, çok ama sürdürülebilir gelir.”

Geçtiğimiz hafta 10 gün boyunca İspanya'nın 9 ayrı kentinde izlenimlerim oldu. Her kentin kendine göre bir kimliği bu kimliğe uygun hedef kitlesi vardı. Bu strateji elbette bizim ülkemizde de yıllardır uygulanıyor ancak sürdürülebilir bir turizm yönetimi için katma değerin doğa ve tarihi miras olduğunu gözden kaçırıyoruz çoğu zaman. Derdimiz çok turistten ziyade kalıcı turist olmalı. İspanya'daki gözlemlerim deniz, kum, güneş için ziyarete gelen insanlar dışında tarih ve dokuya olan ilgiydi.

Türkiye’nin sahip olduğu doğal güzellikler, tarihi miras ve kültürel çeşitlilik dünyanın sayılı ülkeleriyle yarışır. Ancak tabloya bakıldığında, turizm gelirleri aynı seviyede değil. Ülkemiz hâlâ “ucuz tatil cenneti” olarak pazarlanıyor. Yanlış yapılaşmalar, betonlaşan kıyılar, hoyratça kullanılan doğal alanlar. Bugünün hataları, yarının turizmini tüketiyor.

Yeniden başlamak için henüz geç değil.

Işık TUNÇEL