Beyaz kumlar kayboluyor
- 16.09.2025
- 23 H

Beyaz
kumlar kayboluyor
Salda Gölü… Gölün o harika, eşsiz doğasını; bembeyaz kumlarla
çevrili masmavi sularını haberlerde ve sosyal medyada görmeseydik, belki de sadece
Burdur halkı tarafından bilinen bir yer olarak kalacaktı. Belki de öyle
kalmalıydı, çünkü tüm doğal güzelliklere yapılan insan müdahalesi ile bu eşsiz,
dünyanın en önemli jeolojik miraslarından biri olan göl ne yazık ki bakir
özelliklerini gün geçtikçe kaybetmeye başladı.
Öncelikle göl hakkında kısa bir bilgi vermekle başlayalım. Salda Gölü, Burdur
Yeşilova’da bulunan Türkiye’nin en derin gölü ve Türkiye’nin Maldivleri olarak
bilinmektedir. Çevresindeki magnezyum açısından zengin beyaz kayaçlar göle bu
eşsiz rengini verir. Nadide ekosistemlere ev sahipliği yapar; endemik bitkiler
ve kuş türleri açısından zengindir. Ayrıca, “Dünyanın En Önemli 100 Jeolojik
Mirası” listesine girmiştir. Hem doğal sit alanı hem de özel çevre koruma
bölgesi statüsündedir. O zaman, özel olarak korunması gereken bir alanın şimdiki
durumuna nasıl geldiğine biraz değinelim.
Doğanın sömürülüşü: Salda Gölü’nden dersler
Popüler olmak maalesef ülkemizde var olan değerlerin bilinçsizce ve hızlıca
tüketilmesine yol açmakta. Salda Gölü, bu plansız ve hızlı tüketimin ilk akla
gelen örneklerinden biri. Sosyal medyadaki fotoğraf ve videoların yayılmaya
başlamasıyla popülerlik kazanan destinasyon turist çeken bir bölge haline
geldi. Bölgenin turist çeken özel ve doğal güzellikte olması hem yerel halk hem
de bölge turizmi için olumlu olsa da ne yazık ki elimizdeki eşsiz kaynakları
kaliteli turizm anlayışıyla birleştiremedik.
Popüler destinasyona hem yerli hem yabancı turistlerin akın etmesi, seyahat
acenteleri tarafından organize edilen turlar çevreye vereceği olumsuz etkiler
dikkate alınmadan gerçekleşti. Aşırı turizm, çöpler, atıklar ve araç girişleri
gölün ekosistemine zarar verdi. Ziyaretçilerin kumsallarda dolaşıp hatıra
amaçlı kum alması, gölün beyaz kumsallarını ve doğal yapısını bozdu ve bu durum
yıllarca devam etti.
Özel çevre koruma bölgesi statüsündeki göl ve çevresi için ise son yıllarda yaşanan
sıkıntıları da medyada sıkça görmeye başladık. Özellikle son dönemde dikkatimi
çeken bir haber de bu yazıyı kaleme almam da etkili oldu. Bu konuya değinmem
gerekirse Salda Gölü çevresine yapılan sıcak asfalt çalışmaları dönemin dikkat
çeken konularından. Gönül isterdi ki ülkece sahip olduğumuz bu doğal
çekiciliklerden güzel şekilde bahsedilsin. Ama biz insanların keşfedip de güzel
bir şekilde sürdürdüğümüz çok nadir şeyler olduğu kanısındayım. Bunun birçok
örneğini de görüyoruz. Gelelim Salda Gölü’nde son dönemde yapılan ve sonuçları
hem günümüzü hem de geleceğimizi etkileyecek zararlara.
Salda Gölü Koruma Derneği “Salda’ya kepçeyle girildi, kumsal kamyonlarla
taşındı, bina dikildi, göl kıyısına sıcak asfalt döküldü. Triatlon yapılarak
mikrobiyalitler ezildi. Salda bir reklam panosu değil, korunması gereken bir
mirastır. Yapılanlar çevre suçudur; bilimi, halkı ve doğayı susturamazsınız.”
açıklamasında bulundu. Diğer haber başlıkları da durumu özetliyor: “Çivi bile
çakılmayacaktı, şantiyeye döndü. Dünya mirası Salda Gölü’ne bina dikildi. Kıyı
şeridine asfalt yol yapıldı. Gölün etrafı madenlere açıldı.”
- “Salda Gölü, çevresine dökülen asfalt nedeniyle tehlike altında.”
- “Özel Çevre Koruma Bölgesi statüsündeki Salda Gölü’ne asfalt döküldü.”
- “Salda Gölü’ne şimdi de sıcak asfalt döküldü.”
Bu haber başlıkları, Salda Gölü’nün özel koruma statüsüne rağmen maruz kaldığı
müdahaleleri açıklıyor. Tüm bu gelişmeler, gölün hem jeolojik hem de ekolojik
değerini korumanın ne kadar hayati olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Salda
Gölü’nün Özel Çevre Koruma Bölgesi statüsündeki kıyısına dökülen sıcak asfaltın
göl ekosistemi üzerinde uzun vadede ciddi etkileri olabilir. Asfaltın içerdiği
kimyasallar yağmurla birlikte göle akarak kumların beyaz rengini karartabilir,
mikrobiyalitleri ve özel kayaç oluşumlarını tehdit edebilir. Asfalt dumanı ve
yaydığı partiküller, hava, toprak ve su ortamına zarar verirken göldeki canlı
yaşamını da olumsuz yönde etkileyebilir.
Salda Gölü: Popülerlik ve tahribat arasında
Peki,
turizm açısından baktığımızda; turist çeken doğal güzellikler, ekosistemler ve
kültürel mirasa sahip bir destinasyonda yaşanan tahribat, bölgenin çekiciliğini
yitirmesine yol açar. Eski cazibesini kaybeden destinasyon, adeta sonuna kadar
kullanılmış, sömürülmüş ve kaderine terk edilmiş olur; yeni yerler
keşfedildikçe aynı döngü tekrar eder. Ne yazık ki, burada sorumlu turizm anlayışını
görmek mümkün değil. Bu durumu Türkiye’nin gerçeği diyerek kabullenmemeliyiz.
Turizm tüketim anlayışımızın değişmesi ve düzeltilmesi için elimizden bir
şeyler gelmeli; bunu doğaya, turizme, ülkemize ve özellikle gelecek nesillere
borçluyuz. Doğaya sorumsuzca yapılan bu tahribat, er ya da geç bizim yaşamımıza
ve geleceğimize de yansıyacaktır. Bizlere verilmiş olan bu değerli kaynakları
hunharca kullanmamız, gelecek nesillere ciddi bir miras sorunu bırakacaktır. Bu
noktada yerel halk ve paydaşların da desteğiyle alınabilecek önlemler ve
yapılabilecek iyileştirmeler henüz durum çok kötüleşmemişken önüne geçilerek,
bu miras yaşatılabilir.
Tabi ki
öncelikli olarak hem tabiat hem de turizm geleceğimizi etkileyecek olan bu
yoldan dönülmesi elzemdir. Peki biz, Salda Gölü gibi değerli doğa miraslarını
korumak için neler yapabiliriz? Gezilerimiz sırasında çevreye verdiğimiz zararı
azaltmak için hangi küçük ama etkili adımları atabiliriz? Gelecek nesillere
bizim gördüğümüz bu eşsiz doğayı bırakabilmek için bireysel ve toplumsal olarak
hangi sorumluluklarımız var? Turizm, kalkınma ve doğal miras arasında dengeyi
nasıl sağlayabiliriz?
- Koruma derneklerini ve doğa gönüllülerini
desteklemek: Çalışmalarına katılabilir, farkındalık projelerine gönüllü
olabiliriz.
- Yerel halkı bilinçlendirmek: Bölge halkı bu doğal
mirasın hem sahibi hem de en büyük savunucusu olmalı; koruma bilincini
yaygınlaştırmak çok önemli.
- Sorumlu ziyaretçi olmak: Çöp bırakmamak, araçla
kıyıya girmemek, kum veya doğal oluşumları tahrip etmemek en temel görevimiz.
- Sosyal medyayı bilinçli kullanmak: Paylaşımlarımızla
tüketimi körüklemek yerine farkındalık yaratacak içerikler üretmeliyiz.
- Eğitim ve farkındalık çalışmaları: Okullarda,
üniversitelerde ve yerel etkinliklerde doğa koruma bilincini artıracak eğitimler
düzenlenmeli.
- Yerel yönetim ve kurumlarla iş birliği: Sürdürülebilir turizmi
teşvik edecek projelere destek vermek, doğayı korurken turizmin de devamını
sağlamak için şart.
Üzerimize
düşen bu sorumluluklar yalnızca Salda Gölü için değil, doğaya dair tüm bakir
alanlar için bir çağrı niteliğinde. Her birimiz farkındalığımızı artırarak ve
küçük adımlar atarak, doğal mirasımızı korumak ve gelecek nesillere sağlıklı
bir çevre bırakmak için sorumluluk alabiliriz.
Merve
AKSOY
15.09.2025