The argument in favor of using filler text goes something like this: If you use any real content in the Consulting Process anytime you reach.

  • img
  • img
  • img
  • img
  • img
  • img

Get In Touch

Güncel Haberler
Otel
Acente
Destinasyon
Vacation
Havacılık
Cruise
Teknoloji
Spor
Sağlık
Sanat

Atık yönetimi, otellerin marka değerini artıracak

Atığın geleceği < Turizmin vicdanı

Türkiye’nin atık yönetimi alanında 2025-2035 yılları arasında atacağı adımları içeren Ulusal Atık Yönetimi Stratejisi ve Planı yayınlandı. Çevresel eylem planı denilse de plan bir başka perspektifle okursak değil, ekonomik dönüşümün, toplumsal sorumluluğun ve turizmde sürdürülebilirliğin manifestosu niteliğinde. Artık mesele çöplerin toplanmasını aştı. Atık artık kaynak olarak yeniden tanımlanması, döngüsel ekonomiye geçişin bir zorunluluğudur. 
Ulusal Atık Yönetimi Stratejisi ve Planı'nı okurken dikkatimi çeken iki önemli hedefi paylaşmak istiyorum.

Birincisi, mevcut 6,1 milyon ton/yıl atık işleme kapasitesinin 2035’e kadar 25,3 milyon ton/yıl seviyesine çıkarılması. 

İkincisi ise, 2032 yılına kadar tek kullanımlık plastiklerin kısıtlanması ve 2035’e dek döngüsel ekonomi prensiplerinin atık yönetimi politikalarına entegre edilmesi. Bu hedefler kulağa teknik gibi gelebilir, ama aslında ülkemizin turizm geleceğini, kıyılarımızın temizliğini, doğamızın itibarını belirleyecek kadar yaşamsal öneme sahip. Bir nevi turistik tesisler için yeni bir eşik diyebiliriz.

Antalya’dan Bodrum’a, Kapadokya’dan Ayvalık’a kadar uzanan turizm zincirinde oteller, tatil köyleri ve marinalar sadece konaklama merkezleri kimliği taşımayacak ayrıca çevresel dönüşümün laboratuvarları haline de gelmek zorunda. Bir tesisin artık “lüks” sayılması için jakuzisinden çok sıfır atık politikasının, yenilenebilir enerji kullanımının ve gıda israfını önleme sistemlerinin konuşulması gerekiyor.

Turistik işletmelerin bu stratejiye uyum sağlaması, yasal bir gereklilik değil, marka değerini artıracak bir yatırım da olacak. Uluslararası turist profili artık çevre bilincine sahip; hangi otelin plastik pipet kullandığına, hangi restoranın gıda atıklarını kompostladığına bakıyor çünkü.

2035 vizyonunda öne çıkan döngüsel ekonomi yaklaşımı, turizm sektöründe “atık” kavramını kökten değiştiriyor. Bir otelde sabah kahvaltısından kalan organik atıklar, tesisin bahçesini besleyen komposta dönüşebilir. Kullanılmış yağlar, enerjiye çevrilebilir. Tekstil atıkları, yeniden kullanıma kazandırılabilir. Bu dönüşüm hem doğaya hem de işletmelere kazandırır. Döngüsel ekonomi, israfı maliyet olmaktan çıkarıp verimliliğe dönüştürür. Döngüsel ekonomi atığın hikâyesini değiştirmenin zamanı geldi. 

2032’de tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması, birçok işletme için alışkanlıkların değişmesi anlamına gelecek. Bu bir “külfet” olarak değil de vicdanlı kalkınmanın gereği şeklinde anlaşılmalıdır. Sürdürebilir bir gelecek vicdanlı bir kalkınma stratejisiyle taçlanır.

Denizlerin dibinde yatan plastik tabaklar, kıyılara vuran pet şişeler, aslında turizmin kendi kendini sabote ettiği semboller haline geldi.

Artık temiz enerjiyle aydınlanan, atıklarını geri dönüştüren, suyu döngüsel biçimde kullanan tesisler “sürdürülebilir” değil, geleceğe ait sayılacak. Atık yönetimi de aslında bir rekabet alanıdır. Ulusal strateji, yalnızca devletin değil, her işletmenin, her bireyin, her gezginin sorumluluk haritasıdır.

2035 yılına kadar atık yönetimi sistemimizi dönüştürmek, Türkiye’yi Akdeniz’in “yeşil turizm başkenti” yapma potansiyeli taşır. Unutmamak gerekir ki geleceğin en değerli yatırımı arsa değil, arınmış doğadır. Atığı yönetebilen ülke, geleceğini yönetir.

Ve elbette Türkiye ekonomisinin lokomotifi turizm, bu dönüşümün hem aynası hem motorudur.

Işık TUNÇEL