The argument in favor of using filler text goes something like this: If you use any real content in the Consulting Process anytime you reach.

  • img
  • img
  • img
  • img
  • img
  • img

Get In Touch

Güncel Haberler
Otel
Acente
Destinasyon
Vacation
Havacılık
Cruise
Teknoloji
Spor
Sağlık
Sanat

Turizmde görkemli görünümün altındaki gerçek: Maliyetler zirvede kâr dipte

Turizmde görkemli görünümün altındaki gerçek: Maliyetler zirvede kâr dipte

2020–2025 arasında otelcilik sektöründe maliyetler %60’ın üzerinde artarken, sabit kur politikası kârlılığı baskıladı; En büyük yük enerji ve personel giderlerinden geldi.

Otelcilik sektörünün derin anatomisi: 2020–2025 arası maliyetlerin yükselişi

Otelcilik sektörü, pandemi sonrası yeniden doğuşunu kutlamaya hazırlanırken, görünmeyen bir devinimle karşı karşıya kaldı.

Maliyetlerin sessiz ve keskin yükselişi. 

Bu yazımda, 2020–2025 yılları arasında Türkiye’deki otelcilik sektörünün maliyet anatomisini, sabit kur politikasıyla birleşen ekonomik baskıları ve satış fiyatlarındaki sınırlı artışı, bir sezgiyle hem de matematiksel bir titizlikle ele almaya çalıştım.

2020–2025 Karşılaştırmalı Maliyet Tablosu

Gider Kalemi

2020 Maliyeti (Endeks: 100) 

2025 Maliyeti (Endeks) Artış Oranı (%)

Personel Giderleri 100 165+65%
Enerji Giderleri 100 204+104%
Yiyecek & İçecek 100 154+54%
Vergi & Harçlar 100 138+38%
Toplam Maliyet Endeksi 100 163+63% 
Ortalama Satış Fiyatı 100 128+28% 

Görünmeyen Dinamikler 

Sabit kur politikası
2020–2023 arasında uygulanan sabit kur politikası, döviz bazlı giderleri baskılamayı hedeflese de, ithalata dayalı enerji ve gıda maliyetlerinde ters etki yarattı. 

Oteller, dövizle satış yaparak, TL bazında satınalma ve gider ödemelerini yaptığı için kâr marjları eridi.

Enerji giderleri – Sessiz yıkım
2023’te enerji maliyetleri %104 artarak sektörün en büyük yükü haline geldi. 

Bu artış, sadece elektrik ve doğalgazla sınırlı kalmadı; soğutma sistemleri, havalandırma ve mutfak ekipmanları gibi operasyonel alanlarda da çarpan etkisi yarattı.

Personel giderleri – İnsan kaynağının bedeli
Pandemi sonrası nitelikli personel bulmak zorlaştı. 

Artan asgari ücret, SGK primleri ve yan haklar, personel maliyetlerini %65 oranında yükseltti. 

Ancak bu artış, hizmet kalitesini korumak için kaçınılmazdı.

Yiyecek & İçecek – Enflasyonun üzerinde
2025 itibarıyla F&B maliyetleri enflasyonun 15 puan üzerinde seyretti.

Özellikle ithal ürünlerdeki fiyat artışı, menü maliyetlerini dramatik biçimde etkiledi.

Vergi ve harçlar – Görünmeyen kesintiler
KDV oranlarındaki değişiklikler, konaklama vergisinin yürürlüğe girmesi ve belediye harçlarındaki artış, otel işletmelerinin net gelirini düşürdü. 

Bu kalem, genellikle göz ardı edilse de toplam maliyetin %10’unu aşan bir yük haline geldi.

Satış fiyatı artışının maliyetleri karşılayamaması durumu
2020–2025 arasında satış fiyatları yalnızca %28 artarken, toplam maliyetler %63 yükseldi. Bu fark, sektörün kâr marjını dramatik biçimde daralttı. 

Oteller, fiyat artışı yaparken müşteri kaybı riskini göze alamadı; bu da maliyetlerin büyük kısmının işletme kârından karşılanmasına neden oldu.

Matematiksel bir bakış ile
Bu tablo, sadece rakamların değil, stratejilerin ve duyguların da tablosudur. 

Otelcilik, bir sanat olduğu kadar bir matematik problemidir.

Her bir gider kalemi, hizmet kalitesini ve müşteri deneyimini etkileyen bir değişkendir. 

Bu dönemde otel yöneticileri, bir ressam gibi bütçeyi renklendirmek, bir matematikçi gibi denklemleri çözmek zorunda kaldı.

Haziran ayında yüzde 59’luk maliyet artışı 
2020–2025 döneminde otelcilik sektörünün maliyet artışı tüm Türkiye’yi etkiledi. Ancak Ege, Akdeniz ve İstanbul’un her biri bu artışı farklı dinamiklerle yaşadı. 

İstanbul’da personel ve kira baskısı öne çıkarken, Akdeniz’de enerji ve yiyecek içecek maliyetleri zirve yaptı; Ege ise dengeli ama sürdürülemez bir artışla karşılaştı.

Bölgesel derinlikle bakarsak;
Ege, Akdeniz ve İstanbul’da Otelcilik Sektörünün Maliyet Anatomisi (2020–2025)

Türkiye’nin üç ana turizm bölgesi olan Ege, Akdeniz ve İstanbul, 2020–2025 yılları arasında otelcilik sektöründe benzer fırtınalara maruz kaldı. Ancak bu fırtınaların etkisi her bölgede farklı izler bıraktı. 

Aşağıda, her bölgenin maliyet bileşenleri üzerinden karşılaştırmalı bir analiz çalışması yaptım.

Ege Bölgesi dengeli artış, Kârlılıkta erozyon
Ege Bölgesi, özellikle butik otellerin yoğun olduğu bir destinasyon olarak, büyük zincirlerin ölçek ekonomisinden yoksun kaldı. 

Personel giderleri %65 artarken, enerji ve yiyecek maliyetleri de %50–60 bandında yükseldi. Ancak satış fiyatları yalnızca %25 arttı. Bu fark, küçük işletmelerin kâr marjlarını neredeyse sıfırladı. 

Ege’deki oteller, fiyat artışında temkinli davranarak müşteri sadakatini korumaya çalıştı; bu da maliyet baskısını doğrudan kârlılığa yansıttı.

Akdeniz Bölgesi enerji ve F&B baskısı altında
Akdeniz, özellikle Antalya ve çevresinde yoğunlaşan büyük ölçekli her şey dahil otellerle tanınıyor. 

Bu tesislerde enerji tüketimi (klima, havuz, aydınlatma) çok yüksek. 2025 itibarıyla enerji maliyetleri %112 artarak rekor kırdı.

Yiyecek-içecek maliyetleri de enflasyonun 15 puan üzerine çıkarak %54–60 bandına ulaştı.

Personel giderleri ise %72 ile zirve yaptı. 

Satış fiyatları %30 artsa da, bu artış maliyetleri karşılamaya yetmedi. 

Akdeniz’deki oteller, yüksek doluluk oranlarıyla bu farkı telafi etmeye çalıştı.

İstanbul kira ve insan kaynağı baskısı
İstanbul’da otelcilik sektörü, diğer bölgelerden farklı olarak kira ve personel maliyetleriyle boğuştu. 

Özellikle merkezi lokasyonlardaki otellerde kira giderleri %80’e yakın arttı. 

Personel giderleri %85’e ulaştı; çünkü nitelikli iş gücüne erişim zorlaştı ve ücretler hızla yükseldi.

Enerji maliyetleri görece düşük kaldı (%45), ancak yiyecek-içecek maliyetleri %70’i buldu. 

İstanbul’da satış fiyatları %35 artarak diğer bölgelere göre daha yüksek seyretti; ancak bu artış, artan sabit giderleri dengelemekte yetersiz kaldı.

Bölgesel farklar, ortak kader.

Her bölge farklı bir maliyet kaleminde “pik” yaşadı.

Ege kâr marjı erozyonu yaşarken, Akdeniz Enerji ve F&B baskısı yaşadı. İstanbul Personel ve kira yükü altında ezildi. Ancak ortak kader, sabit kur politikası nedeniyle döviz bazlı gelirlerin TL bazında erimesi oldu. 

Bu durum, özellikle ithal ürünlere bağımlı olan otel mutfaklarında ve enerji tedarikinde ciddi baskı yarattı.

Diğer taraftan en önemli sorunlardan biri sektörde kalifiye çalışan sıkıntısı. 

Sektör yıllardır kalifiye yetişmiş çalışan sıkıntısı çekiyor.

Turizm sektöründe çalışanların yaşam maliyeti açlık sınırının altında kalırken, yurt dışından iş gücü ithali sektörel sürdürülebilirlik ve sosyal adalet açısından ciddi bir kırılma yaratıyor. 

Bu tercih, hem yerli iş gücünün motivasyonunu zedeliyor hem de sektörün toplumsal sorumluluğuyla çelişiyor.

Otelcilik sektöründe sessiz çelişki

Açlık sınırının altında yaşayan çalışanlar ve yurt dışından iş gücü ithali

2025 yılı itibarıyla Türkiye’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 28.412 TL

Yoksulluk sınırı ise 92.547 TL olarak hesaplandı.

Bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti ise 36.984 TL’ye ulaştı.

Bu veriler, turizm ve otelcilik sektöründe çalışanların büyük bir kısmının, temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını açıkça ortaya koyuyor. 

Sektörün en büyük çelişkisi ise tam da bu noktada başlıyor.

Yerli çalışan geçinemiyor, ama sektör yurt dışından iş gücü ithal etmeye yöneliyor.

Sektörel gerçeklik: Yerli iş gücünün geçim savaşı

Otelcilik sektörü, yüksek hizmet kalitesi ve insan odaklı operasyonlarıyla bilinir. 

Ve Türk turizminin bir gerçeği vardır. Türk misafirperverliği.

Ancak bu hizmetin arkasındaki insan kaynağı, giderek daha fazla ekonomik baskı altında eziliyor. 

Bu nedenle de uzun yıllardır sektör değiştiriyor, yetişmiş kalifiye çalışanlar.

Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı bir dönemde, otel çalışanları kira, gıda, ulaşım ve sağlık gibi temel harcamalarını karşılamakta zorlanıyor. 

Bu durum, sadece bireysel refahı değil, hizmet kalitesini ve sektörel sürdürülebilirliği de tehdit ediyor.

Yurt dışından iş gücü: Çözüm mü Çelişki mi?

Son yıllarda bazı otel zincirleri ve turizm işletmeleri, yurt dışından daha düşük maliyetli iş gücü temin etmeye yöneldi.

Bu tercih, kısa vadede maliyet avantajı sağlasa da, uzun vadede sektöre zarar veriyor:

Yerli çalışanların motivasyonu düşüyor.

İşsizlik oranı yüksekken dış kaynak kullanımı sosyal tepki yaratıyor.

Dil, kültür ve hizmet standardı açısından uyumsuzluklar yaşanıyor.

Sektörün toplumsal sorumluluğu göz ardı ediliyor.

Bu tercih, insan odaklı hizmet anlayışıyla çelişiyor. 

Otelcilik, sadece yatak satmak değil; deneyim sunmaktır. 

Bu deneyimi sunanlar ise, o ülkenin kültürünü, dilini ve ruhunu taşıyan çalışanlardır.

Türk misafirperverliği hiçe sayılmamalıdır.

Ekonomik baskı mı? Yönetim tercihi mi?

Yurt dışından iş gücü temini, çoğu zaman yerli iş gücü bulunamıyor gerekçesiyle savunuluyor. 

Ancak bu argüman, düşük ücret politikaları ve zayıf çalışma koşulları nedeniyle sektöre yönelimin azalmasını göz ardı ediyor. 

Gerçek şu ki, yerli iş gücü var ama sektöre tutunamıyor. 

Çünkü sektörde çalıştığında kazandığı para ile geçinemiyor.

Stratejik düşünme zamanı

Turizm sektörü, Türkiye’nin en stratejik gelir kaynaklarından biri. 

Bu sektörün insan kaynağı politikaları, sadece ekonomik değil, sosyal ve kültürel bir tercih anlamına gelir. 

Yurt dışından iş gücü ithali, kısa vadeli maliyet avantajı sağlasa da, uzun vadede sektörel kimliği ve hizmet kalitesini zedeler.

Çözüm; ücret politikalarının yaşam maliyetine göre düzenlenmesi, sosyal hakların iyileştirilmesi ve yerli iş gücünün sektöre yeniden kazandırılmasıdır.

Nevzat Ahmet Çelebi