The argument in favor of using filler text goes something like this: If you use any real content in the Consulting Process anytime you reach.

  • img
  • img
  • img
  • img
  • img
  • img

Get In Touch

Güncel Haberler
Otel
Acente
Destinasyon
Vacation
Havacılık
Cruise
Teknoloji
Spor
Sağlık
Sanat

Dönüşüm, gelişim ve verilerin gücü adına, 2025 sezonun ardından…

Dönüşüm, gelişim ve verilerin gücü adına, 2025 sezonun ardından…

İletişim Fakültesi’ni kazandığım zaman “Gazete mi satacaksın ?” diye soranlar da olmuştu. 1990’ların son günleriydi. Bugünden oldukça uzak ve başka bir dönem yani…

Eski Türkiye’den eski dünyadan bahsediyorum sizlere. Türkiye değişti, dünya değişti. Gelişen ve dönüşen dünyada teknoloji ile birlikte iletişim modelleri de dönüştü. 20. yy modern kültürün en etkili isimlerinden biri olan Pop Art akımının öncüsü Andy Warhol “Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacaktır” derken yüksek bir öngörü ile hareket ettiği su götürmez bir gerçek. İşte insanın milyonlarca yıldır bu gezegende devam eden hikâyesini ifade etme, anlatma şekilleri de değişiyor. Gün be gün teknolojinin gelişimi de burada büyük bir etken…

Görülmek, bilinmek, duyulmak ve fark edilmek daha da hayatı aynılaşan kentlerde birbirine benzeyen milyonlar içinde sessiz çığlıklar atılıyor, modern insanın en büyük ihtiyacı bu;  Su, hava gibi. Bu bağlamda görmek, bilmek duymak ve fark etmek de çağın dinamiklerine göre yeniden tanımlanıyor yaşamımız da. Bilginin bu denli hızlı yayıldığı bir çağda odağında insan olan tüm sektörlerin, günceli ve değişen eğilimleri yakın mesafe takip etmesi gerekmekte… TURİZM de bu sektörlerin en başında yer alıyor elbette. 

A’dan Z’ye İNSAN üzerine kurulmuş bir sistem düşünün. Öyle bir sistem düşünün ki; Hassas, kırılgan bir o kadar da güçlü ve disiplinli olmak zorunda olan dev bir sektör. “Bir makine, o makinanın tüm dişlileri birbirine bağlı ve dinamik o dişlerin her biri insan.”  Geçtiğimiz aylarda vefat eden ve birlikte çalışma şansı bulduğum Antalya eski valilerinden Alâeddin Yüksel, ülkemize gelen ilk turist kafilelerinin kılıç kalkan ekipleri ile karşılandığı günleri anlatırdı. Öngörüsünü takdir ettiğim ekibinde yer almaktan onur duyduğum NG Phaselis Bay Genel Müdürü Cenker Yılmaz da toplantıda bir örnek vermiş tebessüm etmiştim. Değişen ve dönüşmesi gereken misafir yaklaşım biçimleri ve turizmde ‘elastik olmak’ üzerine konuşmuştu. Odaya girersin mis gibi kokmaktadır ve kat hizmetleri ekibi havlulardan yaptığı kuğuyu yatağına bırakmıştır. Ama artık o dönemler kapanalı çok oldu… O örneği dinlerken aklımdan çocukken ailemle Konyaaltı varyantından inerek denize gittiğimiz akşamüstleri geliyor… Akşam denizi nasıl keyifli ve güzel olurdu. O VARYANT nasıl bu yazıya girdi diyecek olursanız anlatayım.

Hatırlayın; eski Türk filmlerinde de sık sık denk geldiğimiz bir sahne vardır.  Antalya’nın simge mekânlarından biri olan Konyaaltı Varyant, Kurşunlu ve Düden Şelalesi havlulardan kuğu yapılan o günler de Antalya’nın simgesi haline gelen destinasyonlardı. Evet, Antalya benim kentim, şehrim Antalya… Ne diyor Cansever Edip “İnsan yaşadığı yere benzer. O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer. Suyunda yüzen balığa, toprağını iten çiçeğe…” Kente olan hislerimin ifadesi gibi bu dizeler… Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibiydi “Şüphesiz ki dünyanın en güzel yerlerinden biriydi ”. Ve kılıç kalkanlı karşılamalardan dünya turizminde amiral gemisi haline gelen bir kentti Antalya.

Türkiye’de hatta tüm Akdeniz ülkeleri için geçerli olan tanımlamayı hatırlatmak isterim. ‘DENİZ, KUM, GÜNEŞ’ üçgeni de değişen dünya düzeni ve gelişen teknoloji ile misafir eğilimlerinin farklılaşmasına bağlı olarak  ‘ÇOKGEN’ oldu bugün. Sektör bileşenleri, ilgili yatırımcılar, otel yönetimleri misafirle ilişkisini revize etmeli dönüştürmeliydi. Velhasıl, seçenekler, düşünceler ve tercihler değişmişti. Tüm dünyada ekonomik güç dengeleri,  iklimsel değişiklikler ve gelişen teknolojiyle seyahat dinamikleri misafir profilleri de yeniden tanımlanmaya başlamıştı. Zor olan rekabet şartları kıyasıya ağırlaşmıştı. İNSAN’a odaklanmak ve doğru  veri yönetimi elzemdi... Modern ‘Seyyah’lar oluşmuş ve ‘gerçek’ değerlendirmeler direk hedef kitleye ulaşır olmuştu.

İnsan; her kanaldan gelen milyonlarca ileti yağmurunun altında iliklerine kadar ıslanmış,  doğadan kopmuş, doğaya doğala samimiye ve nezakete özlemi ise kat be kat artmıştı. Bu mekanikleşme ve dijitalleşme süreci dünyayı sarsan COVID dalgasıyla da izole olan insan iyiden iyiye yalnızlaştırmıştı. Evrensel aydınlık taşıyan  ‘insan’ı okumada mahir isimlerden biridir Filozof ve akademisyen Prof. Dr. İoanna Kuçuradi şöyle diyor “Mesleki eğitimden önce insanlaşma eğitimi verilmeli”. İşte bu noktada bu çağın belki de en büyük yarası ve yine yarası olduğu gibi merhemi de olacak iki değer var “Nezaket ve samimiyet...”

Kurumsal İletişim alanında akademik olarak da mesai sarf etmiş bir turizm çalışanı CRM yöneticisi olarak şunu söylemem gerek. Misafir ile kurulan iletişim köprülerinde nezaket ve samimiyeti ÖNCELLEMEK her zamankinden daha zaruri artık. İnsan hatırlanmak, insan iz bırakmak insan bir insanla sohbet etmek ister. Zira insan sosyal bir varlık… Doğal olanı anlatmak, senden olanı anlatmak daha mühim. Antalya’dasın işte Turunç Reçeli’ni anlatmalısın, onlara Prof. Dr Fahri Işık ve Prof. Dr. Havva Işık İşkan’ın üstün çabalarıyla yeniden ayağa kaldırılan 26 metre uzunluğundaki 2 bin yıllık Patara Deniz Feneri’ni anlatmalısın. Mardin’i anlatmalısın,  öyle bir anlatmalısın ki  dünya mirası Mezopotamya’ yı… Çingene Kızı kadar Mücedelle Pilavı’nın hikâyesini de bilmelisin. Dinlemelisin, dikkatle odaklanmalısın bir ağzımız ve 2 kulağımız olduğunu hatırlayarak, etkin dinleme de olmalısın, samimiyetle eşlik etmelisin. İnsan zihni ilginçtir, bellek mutlu anları çok daha uzun süre hatırlar. Tatil deneyimleri de bu mutlu anların, anıların başında yer alır. Bu deneyimin eşsiz ve biricik olduğunu, verdiğin hizmetle hissettirebilmek bunu hayatın doğal akışında gerçekleştirmek ise turizm profesyonellerinin işi… Bu deneyimi yüzde 100 profesyonel bir kurumsal çerçeve ile standarda bağlarken ‘amatör’ ruhunu koruyan duygusal zekası yüksek ekip ve ekip liderlerinin olması ve bunun sürdürülebilirliğinin korunması farkındalığı artıran yegane gerekçelerden biri.

Şu günlerde uğurladığımız 2025 sezonunu değerlendirirken çizmek istediğim en net çerçeve budur. Unutmayalım ki; hikâye baştan ve birlikte yazılıyor. Bu kurguya tüm açılardan bakmalıyız. Hem misafir hem de çalışan açısından bu kadar ‘Emek yoğun’ bir sektörde her hikâyenin biricik olduğunu bilerek. Tüm bu kurguda NEZAKET VE SAMİMİYETİ’i üstün tutan markalar yol alacak,  yolu aydınlık olacak. Geldiğimiz noktada VERİ YÖNETİMİ çok çok daha önemli artık ve elbette doğru veri… Hikâyeni doğru yazdığın sürece bunu samimiyetle sürdürülebilir kıldığın sürece yeniden kavuşacağın misafirlerinin sayısı artıyor ve artacak. Dinamiklerini iyice etüt edip, kurumsal iletişim dilini sürdürülebilir ve gücünü yerelden evrensele uzanan bir şekilde kurgulamak esas olan. Sektörümüzde de esası göremeyenler, ‘mış’  gibi yapan ya da öteleyenlerin, iklim değişikliğini ve Z kuşağının iletişim dilini, dünya ile ilişkilerini iyi okuyamayanların zaman zaman parlayan sonra da kaybolup giden markalar arasına karışacağını düşünüyor ve öngörüyorum.

Son olarak, Akdeniz Turistik Otelciler Birliği’nin (AKTOB) 20-21 Kasım 2025 de Nirvana Cosmopolitan’da düzenleyeceği 15. Uluslararası Resort Turizm Kongresi’nin bu yıl ki teması da çok isabetli ve doğru bir okumanın göstergesi.  Tüm yazdıklarımın tek cümlede özeti. “Desing The Difference With New Strategies /Yeni Stratejilerle Farklılık Dizayn Et”VERİNİN GÜCÜ ADINA” diyerek sözlerimi noktalıyorum. Acısıyla tatlısıyla tüm stresi ile 2025 sezonuna veda ettik, yine yeni yeniden kavuşmak dileğiyle.

Elif MİRMAHMUTOĞLU
NG Phaselis Bay CRM Müdürü / TUYED Üyesi /Antalya Kadın Müzesi Danışma Kurulu Üyesi / İletişim Danışmanı