Z Kuşağı, tüm kötülüklerin anası mı?
- 9.12.2025
- 19 H
Z Kuşağı, tüm kötülüklerin anası mı?
Bizim gibi Y ve kısmen de X
kuşağı temsilcilerinin sohbetlerinde muhakkak yer bulan bir gerçek var:
Generation Z
Size de tanıdık gelecek bazı
cümleler: “Kariyer planları 6 ayda bir değişiyor. Pazartesi girişimci, Salı
youtuber, Çarşamba kolektif bilinç uzmanı... Biz 20 sene aynı masada oturduk.”
“Biraz eleştiriyi duysalar
hemen 'toksik' ortam etiketi yapıştırıp küsüyorlar. Bizim patron masayı
deviriyordu, biz yine de işimize devam ediyorduk.”
Durum gerçekten de böyle mi?
Nesiller arası geçiş
gerçekten bu kadar sert mi biraz verilerle irdelemek istedim. Çünkü rakamlar,
duygusal yorumlardan daha net bir hikaye anlatıyor:
Çalışkan arılar
2025 sonu itibarıyla global
işgücünün yaklaşık %27'sini Z kuşağı oluşturuyor. Ancak turizm ve hizmet
sektöründe bu oran %60'lara dayanmış durumda. Yani ‘saha’ tamamen onlara
emanet.
Beyin ve emek göçü
TÜİK 2024 verilerine göre
Türkiye'den yurt dışına göç eden nüfusun en büyük dilimini 20-29 yaş grubu oluşturuyor.
Gidenlerin sadece mühendis olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz; Yetişmiş ve
nitelikli hizmet elemanları sadece yaşanabilir bir hayat için gidiyor.
Hayat pahalılığı
Deloitte Gen Z &
Millennial Survey verilerine göre Z kuşağının en büyük kaygısı bu. Türkiye
özelinde yapılan araştırmalarda, “Çalışarak ev sahibi olma ihtimalim var”
diyenlerin oranı, önceki kuşakların işe başlama dönemine göre tarihi dip
seviyede.
Neden?
Çünkü yakın zamanda tek
maaşla ve sabırla ulaşılabilen ev/araba hedefleri, özellikle pandemi
ekonomisinin getirdiği enflasyonist ortamda matematiksel olarak ulaşılamaz bir
hal alıyor. Yani yeni nesil hayalperest bakmak yerine, konuya daha gerçekçi
yaklaşıyor.
Peki, çözüm ne?
Karamsarlık değil, yapısal
dönüşüm: ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ekonomiler bu krizi 10 yıl önce ‘Gig
Economy’ (Esnek/Proje Bazlı Çalışma) modeliyle aştı. Orada bir yazılımcı veya
pazarlamacı, tek bir şirketin bordrolu çalışanı olup 9-6 mesaiye hapsolmak
yerine; aynı anda 2-3 farklı projeye ‘çıktı bazlı’ hizmet veriyor.
Türkiye'de çıkış yolumuz,
"Gençler sistemden kopuyor" endişesine kapılmak değil; bu global
dönüşümü doğru okuyup, sisteme entegre etmektir.
Mevcut iş hukuku ve çalışma
modellerimizin tek işverenli yapının ötesine geçerek, çoklu ve esnek çalışmayı
güvence altına alacak şekilde güncellenmesi gerekiyor. Bu modelin yasal altyapı
ve teşviklerle desteklendiği bir ortam, hem işvereni maliyet baskısından
kurtaracak hem de çalışanın gelir refahını artıracaktır.
Gelecek vizyonumuz çalışanı
saatlere hapsetmek değil, ürettiği değer kadar özgürleştiren, denetlenebilir ve
esnek bir çalışma modelini teşvik eden bir sistem olmalıdır.
Sayın Z kuşağı, sizce durum
nasıl, siz ne düşünüyorsunuz?
Sezer ŞENER







