The argument in favor of using filler text goes something like this: If you use any real content in the Consulting Process anytime you reach.

  • img
  • img
  • img
  • img
  • img
  • img

Get In Touch

Güncel Haberler
Otel
Acente
Destinasyon
Vacation
Havacılık
Cruise
Teknoloji
Spor
Sağlık
Sanat

Z Kuşağı, tüm kötülüklerin anası mı?

Z Kuşağı, tüm kötülüklerin anası mı?

Bizim gibi Y ve kısmen de X kuşağı temsilcilerinin sohbetlerinde muhakkak yer bulan bir gerçek var: Generation Z

Size de tanıdık gelecek bazı cümleler: “Kariyer planları 6 ayda bir değişiyor. Pazartesi girişimci, Salı youtuber, Çarşamba kolektif bilinç uzmanı... Biz 20 sene aynı masada oturduk.”

“Biraz eleştiriyi duysalar hemen 'toksik' ortam etiketi yapıştırıp küsüyorlar. Bizim patron masayı deviriyordu, biz yine de işimize devam ediyorduk.”

Durum gerçekten de böyle mi?

Nesiller arası geçiş gerçekten bu kadar sert mi biraz verilerle irdelemek istedim. Çünkü rakamlar, duygusal yorumlardan daha net bir hikaye anlatıyor:

Çalışkan arılar
2025 sonu itibarıyla global işgücünün yaklaşık %27'sini Z kuşağı oluşturuyor. Ancak turizm ve hizmet sektöründe bu oran %60'lara dayanmış durumda. Yani ‘saha’ tamamen onlara emanet.

Beyin ve emek göçü
TÜİK 2024 verilerine göre Türkiye'den yurt dışına göç eden nüfusun en büyük dilimini 20-29 yaş grubu oluşturuyor. Gidenlerin sadece mühendis olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz; Yetişmiş ve nitelikli hizmet elemanları sadece yaşanabilir bir hayat için gidiyor.

Hayat pahalılığı
Deloitte Gen Z & Millennial Survey verilerine göre Z kuşağının en büyük kaygısı bu. Türkiye özelinde yapılan araştırmalarda, “Çalışarak ev sahibi olma ihtimalim var” diyenlerin oranı, önceki kuşakların işe başlama dönemine göre tarihi dip seviyede.

Neden?
Çünkü yakın zamanda tek maaşla ve sabırla ulaşılabilen ev/araba hedefleri, özellikle pandemi ekonomisinin getirdiği enflasyonist ortamda matematiksel olarak ulaşılamaz bir hal alıyor. Yani yeni nesil hayalperest bakmak yerine, konuya daha gerçekçi yaklaşıyor.

Peki, çözüm ne?
Karamsarlık değil, yapısal dönüşüm: ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ekonomiler bu krizi 10 yıl önce ‘Gig Economy’ (Esnek/Proje Bazlı Çalışma) modeliyle aştı. Orada bir yazılımcı veya pazarlamacı, tek bir şirketin bordrolu çalışanı olup 9-6 mesaiye hapsolmak yerine; aynı anda 2-3 farklı projeye ‘çıktı bazlı’ hizmet veriyor.

Türkiye'de çıkış yolumuz, "Gençler sistemden kopuyor" endişesine kapılmak değil; bu global dönüşümü doğru okuyup, sisteme entegre etmektir.

Mevcut iş hukuku ve çalışma modellerimizin tek işverenli yapının ötesine geçerek, çoklu ve esnek çalışmayı güvence altına alacak şekilde güncellenmesi gerekiyor. Bu modelin yasal altyapı ve teşviklerle desteklendiği bir ortam, hem işvereni maliyet baskısından kurtaracak hem de çalışanın gelir refahını artıracaktır.

Gelecek vizyonumuz çalışanı saatlere hapsetmek değil, ürettiği değer kadar özgürleştiren, denetlenebilir ve esnek bir çalışma modelini teşvik eden bir sistem olmalıdır.

Sayın Z kuşağı, sizce durum nasıl, siz ne düşünüyorsunuz?

Sezer ŞENER