The argument in favor of using filler text goes something like this: If you use any real content in the Consulting Process anytime you reach.

  • img
  • img
  • img
  • img
  • img
  • img

Get In Touch

Güncel Haberler
Otel
Acente
Destinasyon
Vacation
Havacılık
Cruise
Teknoloji
Spor
Sağlık
Sanat

Antalya, COP31’i fırsata çevirmeli

Antalya’nın ilk ve tek çevre ve doğa vakfı olan, Yeryüzü İklim Değişikliği ile Mücadele Vakfı Kurucusu ve Başkanı Serpil Arslantaş, iklim değişikliğinin turizme etkilerini ve COP31’in Antalya’da yapılacak olmasının kent ekonomisi için anlamını değerlendirdi.

COP31, Birleşmiş Milletler iklim müzakerelerinin en üst platformu; ülkelerin iklim hedeflerini, finansmanı ve sahadaki uygulamayı masaya yatırdığı 31. Taraflar Konferansı. 2026’da Türkiye’nin ev sahipliğinde yapılacak ve ana toplantıların Antalya’da yapılacağının kesinleşmesi üzerine Yeryüzü İklim Değişikliği ile Mücadele Vakfı Kurucusu ve Başkanı Serpil Arslantaş, “Ben bunu, Antalya’nın dünyaya yalnızca bir turizm kenti olarak değil, iklim gündeminde sorumluluk alan bir merkez olarak da kendini göstereceği önemli bir eşik olarak görüyorum” şeklinde konuştu.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TURİZMİ NASIL DÖNÜŞTÜRÜYOR?
Serpil Arslantaş: Turizmde iklimi artık “arka fon” gibi düşünemeyiz. Daha sıcak günler, daha ani hava olayları, su baskısı, yangın riski… Bunların hepsi misafirin deneyimini ve işletmenin maliyetini doğrudan etkiliyor. Ben bunu şöyle görüyorum: İklim, turizm için görünmez bir bilanço kalemi. Enerji, su, bakım, risk yönetimi, hatta personel sağlığı… Hepsi aynı resmin parçası.

COP31’İN ANTALYA’DA OLMASI EKONOMİK OLARAK NE ANLAMA GELİYOR?
Serpil Arslantaş: Kısa vadede şehirde ciddi bir hareketlilik yaratır: konaklama, yeme-içme, ulaşım, organizasyon hizmetleri, yerel tedarik… Bu etki küçümsenmez. Fakat benim asıl önemsediğim uzun vade: COP31, Antalya turizmini “doluluk” üzerinden değil, dayanıklılık ve sürdürülebilirlik üzerinden yeniden konumlandırma şansı veriyor. Yani iki haftalık bir etkinliği, yıllara yayılan bir kalite standardına çevirebiliriz.

“SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM” SİZCE NE DEMEK?
Serpil Arslantaş: Ben sürdürülebilir turizmi üç ayakla anlatırım: ekonomik, sosyal ve çevresel. Ekonomik tarafta verimlilik ve süreklilik var. Sosyal tarafta kentle uyum; istihdamın güçlenmesi, fırsatın adil dağılması var. Çevresel tarafta ise su, enerji ve tabii atık… Sürdürülebilirlik; “ekstra bir proje” değil, iyi işletmeciliğin yeni adı.

ATIK YÖNETİMİ VE DÖNGÜSEL EKONOMİ TURİZMDE NEDEN BU KADAR KRİTİK?
Serpil Arslantaş: Turizm doğası gereği ambalaj, tek kullanımlık, gıda ve tekstil atığı üretir; ben bunu “çöpe giden maliyet” diye görüyorum. Atık yönetimi doğru kurulduğunda verimlilik artar, destinasyonun itibarı güçlenir. Döngüsel ekonomi ise işi bir adım ileri taşır: atığı sonradan toparlamak yerine, satın alma ve operasyon tercihleriyle en baştan azaltmak. Bu yaklaşım hem maliyeti kontrol eder hem çevresel etkiyi düşürür.

YEŞİL FİNANSMAN BU RESMİN NE TARAFINDA?
Serpil Arslantaş: Şunu açık söyleyeyim: Banka da yatırımcı da artık “anlatım” değil “ölçüm” arıyor; parayı neden koyduğunu ve sonunda neye dönüşeceğini net görmek istiyor. Kaynağını iyi yöneten ve bunu şeffaf biçimde gösterebilen işletme finansmanda avantaj kazanıyor; aynı anda itibarını ve güvenini de büyütüyor. Bu yüzden sürdürülebilirlik, turizmde yavaş yavaş paranın konuştuğu dil kadar, güvenin de dili haline geliyor.

COP31’E HAZIRLIKTA “ÇOK PAYDAŞLI” BİR MODEL ŞART DİYORSUNUZ?
Serpil Arslantaş: COP31’e güçlü hazırlanmak istiyorsak bunu tek bir kurumun ya da tek bir sektörün omuzlarına bırakamayız. Turizm STK’ları, oteller, acenteler, tedarik zinciri, yerel yönetimler ve üniversiteler aynı masada buluştuğunda gerçek etki ortaya çıkar. Vakıf olarak Antalya’da bu çok paydaşlı zemini kurmaya ve iyi uygulamaları ölçülebilir hedeflere bağlayan bir “hazırlık ve etki” hattı oluşturmaya hazırız.

COP31 ANTALYA’YA HANGİ FIRSATI VERİYOR; BU FIRSATIN GERÇEK KARŞILIĞI SİZCE NEDİR?
Serpil Arslantaş: COP31, Antalya’ya sadece bir dönemsel hareketlilik değil, kendini yeniden tanımlama fırsatı veriyor. Gerçek karşılığı; iki haftalık dolulukların ötesinde, şehrin turizm kalitesini ve yönetim standardını kalıcı biçimde yükseltmek: daha öngörülebilir bir sezon, daha güçlü bir itibar, daha verimli enerji–su kullanımı, atıkta daha akıllı bir düzen ve bu sayede hem finansmana hem de nitelikli iş birliklerine daha rahat erişen bir destinasyon olmak. Kısacası ben COP31’i, Antalya’nın “güzel olduğu için tercih edilen” değil, “iyi yönetildiği için tercih edilen” bir şehir olarak çıtasını büyüteceği bir eşik olarak görüyorum.

VAKFINIZ BU SÜREÇTE ÖZEL SEKTÖRÜN YANINDA NASIL KONUMLANIYOR; ŞİRKETLER SİZDEN HANGİ SOMUT DESTEĞİ ALABİLİR?
Serpil Arslantaş: Açık konuşayım; bizim en iyi bildiğimiz iş, sürdürülebilir turizm ve iklim uyumunu regülasyonlar ve standartlar çerçevesinde işletmeler için uygulanabilir hale getirmek. Sahadaki en büyük boşluk “niyet var ama yol haritası yok” noktası; biz bu açığı kapatıyoruz. Bu uzmanlığı sahaya sürekli taşımak için vakfımızın bir ticari işletmesi de var; özel sektöre eğitim, danışmanlık ve uyum süreçlerinde ölçülebilir, kesintisiz destek veriyoruz. Şirketler bizden, nereden başlayacağını netleştiren ve işi sonuca götüren bir yol arkadaşlığı alıyor.

www.yeryuzuvakfi.org.tr