Akhisar sadece yol üstü değil, yolun kendisi
- 15.06.2025
- 22 H

Akhisar, yalnızca bir geçiş noktası değil; kültürüyle, tarihiyle ve özellikle de zengin mutfağıyla yolculuğun kendisine anlam katan bir durak.
Bir şehri tanımanın en kısa yolu, o şehrin sofrasına misafir olmaktan geçer. Bu yazımda sizleri Akhisar’ın sofrası etrafında buluşturmayı düşündüm. Öncelikle, Akhisar belki birçoğumuzun adını duyduğu, yoldan geçerken uğradığı veyahut gelmekten keyif aldığı, sık sık ziyaret ettiği Ege’nin kendine has bir ilçesi. İstanbul güzergâhı üzerinde bulunduğundan dolayı İstanbul - İzmir arası gidip gelenler genellikle Akhisar’da yemek molası için dururlar. Öyle ki, özellikle uğradıkları ve müdavimi oldukları lokantalara uğramadan geçmediklerini birçok kişiden duydum. Peki nedir bu insanları Akhisar’a çeken, bu vazgeçilemeyen lezzetler? Köfte dediğinizi duyar gibiyim. Belki de en bilineni köfte... Ama Akhisar sadece köfteden mi ibaret? Elbette ki hayır. Eğer öyle düşünüyorsanız, çok şey kaçırdığınızı rahatlıkla söyleyebilirim. Üstelik bu şehrin mutfağı, sadece damaklara değil, geçmişe de sesleniyor. Ama bu lezzetli yolculuğa çıkmadan önce, sizlere bahsetmek istediğim kısa ama önemli bazı detaylar var. Gelin, önce biraz onları konuşalım.
Tarih ve kültürden zeytine yolculuk
Akhisar’ın mutfağına girmeden, sofrasına sizleri davet etmeden önce biraz Akhisar’ın tarih ve kültürüne değinmeden geçmek istemiyorum. Akhisar, Antik Dönem’de Lidya Krallığı’ndan Roma İmparatorluğu’na kadar pek çok uygarlığın izlerini taşıyan ve ‘Thyateira’ olarak bilinen bir yer. Roma döneminde ise Anadolu’daki yedi kiliseden birine ev sahipliği yapmaktadır. Halk tarafından bilinen adıyla Tepe Mezarı, yani Thyateira, dini ve kültürel açıdan Akhisar için önemli bir mirastır. Akhisar, tarih boyunca stratejik konumu sebebiyle ticaret yollarının kesişim noktası ve kültürlerin buluştuğu bir merkez olarak bilinir. Bu tarihi zenginlik sadece ticarette değil, tarımda da kendini gösterir. Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan kentte gastronomi kimliğinin temeli, zeytin ağaçlarına kadar uzanır. Akhisar, Türkiye’nin en önemli zeytin üretim merkezlerinden biridir. Domat Zeytini ve Zeytinyağı, Uslu Zeytini ve Zeytinyağı coğrafi işaretle tescillenmiş ürünlerindendir. Akhisar’daki en köklü değerlerden biri de hâlâ verimli topraklarında yaşayan asırlık zeytin ağaçlarıdır. Bu ağaçlar sadece ürün değil, kültür üretir. Bu yüzden Akhisar’ın mutfağını anlamak, onun köklerini tanımaktan geçer.
Zeytinin izinden mutfağa
Akhisar’ın lezzet yolculuğundan ve mutfağından devam edecek olursak; zeytin ve zeytinyağı ile başlayan bu gastronomik serüven, nesilden nesile aktarılarak günümüz Akhisar mutfağını da etkisi altına almıştır. Akhisar’da evlerde zeytinyağı eksik olmaz; çoğu yemek zeytinyağı kullanılarak yapılır. Hatta bunu duyanlar şaşırabilir ama köylerde bahçeye yapılan ocaklarda zeytinyağında kızartılan kızartmanın, lokmanın tadı bile bir başka olur.Peki sadece zeytin ve zeytinyağı mı var? Tabii ki hayır. Akhisar mutfağı zengin bir çeşitliliğe sahip. En başta da bahsettiğim gibi, akla ilk gelen Akhisar Köftesi. Türkiye genelinde bilinen tescilli bir lezzet. Ama bunun yanı sıra katmeri, kokoreci, pideli paça çorbası, lokması, helvası, koruk suyu ve daha birçok gastronomik değeri bulunmakta. Tüm bu tarihi ve gastronomik zenginliğin daha geniş kitlelere ulaşmasında ise son yıllarda hayata geçirilen bir proje büyük rol oynuyor.
Gelenekten dijitale uzanan lezzetler
Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu tarafından başlatılan Leziz Akhisar projesi, 2021 yılında ilçeyi bir turizm destinasyonuna dönüştürme hedefiyle hayata geçirildi. Bu kapsamda ilk adım olarak, ülkenin farklı şehirlerinden seyahat acentesi temsilcileri ve tur rehberleri Akhisar’a davet edildi. Her yıl düzenlenen Çağlak Festivali ile birlikte bu gelenek devam ettiriliyor. 2022 yılında ise projenin dijital görünürlüğü artırılmak amacıyla, Instagram, TikTok, Facebook ve YouTube gibi platformlarda içerik üreten sosyal medya fenomenleri Akhisar’a davet edildi. Bu sayede Akhisar, dijital dünyada gastronomi meraklılarının radarına girdi. 566 yıldır kesintisiz sürdürülen Akhisar Çağlak Festivali, bu yıl 18 Mayıs-2 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirildi. Festival kapsamında profesyonel bir ajans aracılığıyla Akhisar’ın yerel lezzetlerini deneyimlemeleri ve ülke genelinde tanıtmaları amacıyla yine birçok blogger kente davet edildi. Belediye tarafından oluşturulan özel rotada, önce ilçenin tarihi ve doğal güzellikleri, mahalleleri gezildi; ardından belirlenen lezzet noktalarında tadımlar yapıldı. Fotoğraflar ve videolar çekilerek sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşıldı. Bu süreç, günümüzde neredeyse herkesin kullandığı dijital mecralar aracılığıyla etkili bir tanıtım ve pazarlama stratejisine dönüştü. Bu içerikler birçok kişide merak uyandırıyor, gezilecek yerler listelerine ekleniyor. Akhisar’daki lezzet duraklarının bu listelerde yer alması ve gastronomiyle anılması oldukça sevindirici. Ayrıca, önümüzdeki aylarda Akhisar’da yapılması planlanan gastronomi festivali ile birlikte bu ilginin daha da artması bekleniyor. Lezzet odaklı ziyaretçilerin kentle birebir temas kuracağı bu etkinlik, Akhisar’ın gastronomi markası olma yolundaki en somut adımlarından biri olacak.
Bu başarılı projelerin bir adım daha ileri taşınması gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki gastronominin şehirde ön plana çıkması ve duyulması son derece olumlu. Ancak köklü bir tarihe sahip olan Akhisar’ın yalnızca gastronomi ile ön plana çıkarılması, diğer değerlerine haksızlıkmış gibi geliyor. Davet edilen bloggerlar bu süreçte Akhisar’ın hem kültürel hem doğal zenginliklerini görme fırsatı buluyor. Ancak bu deneyim, kenti ziyaret eden tüm misafirler için de erişilebilir olmalı. Örneğin, Akhisar’a gelen bir ziyaretçinin yalnızca köftesini yiyip zeytinini alıp gitmesi ya da sadece Thyateira’yı ziyaret edip Akhisar mutfağını tatmadan ayrılması eksik bir deneyim olur. Bu yüzden, kültür turizmi ile gastronomi turizmi birleştirilerek bütüncül bir ziyaret planı oluşturulmalı. Kısa bir örnek vermek gerekirse, “7 Kiliseler Turu”na katılan turistlerin Thyateira ziyaretlerinin ardından öğle yemeklerini Akhisar’da almaları sağlanabilir. Bu noktada tur rehberleri yönlendirici rol oynayabilir. Ayrıca, günümüzde insanlar sadece gezmek değil, deneyim yaşamak istiyor. Bu deneyimi sunabilmek ve doğru şekilde pazarlayabilmek önemli bir avantaj. Bu bağlamda, bölgede hayata geçirilebilecek bir diğer öneri hasat turizmi olabilir. Ayvalık bu konuda iyi örneklerden biri. Aynı strateji Akhisar’da da uygulanabilir. Zeytin sezonunda düzenlenecek hasat turlarıyla ziyaretçiler zeytin toplama sürecine katılabilir, ardından zeytinyağı üretim süreci tanıtılabilir. Fabrika gezileri, tadım etkinlikleri gibi unsurlar eklenerek ziyaretçilere özel bir deneyim sunulabilir. Bu tarz bir uygulama, hem turistler için unutulmaz bir deneyim sağlar hem de bölge esnafı, çiftçisi ve yerel halk açısından önemli bir kalkınma fırsatına dönüşebilir.
Lezzet rotaları yeniden çiziliyor, Akhisar bu haritada yerini almaya hazır..
Akhisar, artık sadece bir mola noktası değil; tarihiyle, gastronomisiyle, doğasıyla keşfedilmeyi bekleyen güçlü bir destinasyon. Yerel lezzetlerin, tarihi mirasların ve dijital tanıtımın bu kadar uyumlu bir şekilde harmanlandığı bir şehir, daha fazla ilgiyi ve ziyaretçiyi hak ediyor. Lezzetleriyle dijital dünyada ses getiren, yerel mutfağıyla ziyaretçilerini büyüleyen Akhisar, neden kendi adını taşıyan bir gastronomi rotası oluşturmasın? Neden Türkiye’nin gastronomi haritasında daha belirgin bir yer edinmesin? Belki de sorulması gereken en önemli soru şu: Ege’nin gastronomi kenti neden Akhisar olmasın? Sahip olduğu tarih, doğa ve mutfak zenginliğiyle bu soruların cevabı aslında çoktan verilmiş olabilir. Şimdi sıra, bu potansiyeli daha görünür kılmakta…
Peki siz yoldan geçip gitmek mi, yoksa o yolun tadına varmak mı istersiniz?
Merve AKSOY
Haber Kategorileri
Recent News
Daily Newsletter
Get all the top stories from Blogs to keep track.