The argument in favor of using filler text goes something like this: If you use any real content in the Consulting Process anytime you reach.

  • img
  • img
  • img
  • img
  • img
  • img

Get In Touch

Güncel Haberler
Otel
Acente
Destinasyon
Vacation
Havacılık
Cruise
Teknoloji
Spor
Sağlık
Sanat

Bir ‘‘Like’a bakar: Turizmde ‘‘Mikro Trend’’ devri

Bir ‘‘Like’a bakar: Turizmde ‘‘Mikro Trend’’ devri

Siz de son zamanlarda tatile gideceğiniz yeri seçerken harita yerine ‘‘keşfet’’ sekmesini mi açıyorsunuz? Viral olan videolar, aktiviteler ve destinasyonlar yaptığınız planlamaları etkiliyor mu? Eğer cevabınız “Evet” ise yalnız değilsiniz.

Turizmin yeni rotalarını artık yüksek oranda sosyal medya ve takip ettiğimiz kişiler belirliyor. Yükselen trendler, influencerlar, içerik üreticileri ve daha niceleri bu yolda lider olarak görülüyor. Fakat bu durumun sektöre etkisi düşündüğümüzden daha farklı olabilir mi? Birlikte istatistikleri de inceleyerek ortak bilince ulaşalım.

2025 yılı itibariyle dünya genelinde turistlerin %74’ünün seyahat planlamalarını sosyal medyadan etkilenerek oluşturduğu gözlemlendi. Bu durum mikro trendlerin ve dijital içerik üreticilerinin etkisinin büyüklüğünü gözler önüne seriyor.

Mikro trend kavramını viral içeriklerin ortaya çıkardığı, kısa süreli, ani ilgi dalgaları olarak tanımlayabiliriz. Bu sürecin nasıl işlediğini de inceleyelim. Hedef destinasyon ilginç bir başlıkla estetik ve ilgi çekici şekilde paylaşılır ve viral olur, daha önce duyulmamıştır ve insanlarda merak uyandırır. Algoritmalar da bu içeriği öne çıkarmaya başlar ve yerel halk ve işletmeler ne olduğunu dahi anlamadan ziyaretçi akını başlar. Sonuç olarak hedef destinasyonumuz bir anda herkesin Instagram hikayelerinde, tiktok videolarında ve tweetlerinde yerini alır. Daha çok turist çeker, işletmeler para kazanır ve ekonomi canlanır. Görünürde güzel olan bu popülerlik hikayesinin elbette eksileri de var.

Algoritmik yönlendirme sayesinde göz önüne çıkan ve tercih haline gelen destinasyonlar için en büyük tehlike ise gerçek değerlerinden ziyade yüzeysel ve sığ ilgiye maruz kalmaktır. Kaliteli ve verimli hizmet anlayışına zıt ilerleyen bu durum yalnızca yerelleri ve turistleri değil, aynı zamanda turizm profesyonellerini de etkilemeye başladı. Oteller, kafeler, butik işletmeler gibi paydaşlar ilgi çekmek için bölgenin taşıma kapasitesi, çevresel ve kültürel hassasiyeti gibi konuları göz ardı ederek daha çok müşteri çekmeye çalışıyor. Bu da hem doğaya hem de bölgedeki yerel yaşama zarar verebilecek kadar büyük olan bir görünürlük yarışının önünü açıyor.

Gelin şimdi de sosyal medya turizmine dair bazı online istatistikleri inceleyelim.

·       Instagram kullanıcılarının %70’i seyahat destinasyonlarını seçerken içeriklerden yardım alıyor (Expedia).

·       TikTok’ta ‘‘Travel’’ etiketiyle paylaşılan içerikler 2025 itibariyle 1.6 trilyon izlenmeyi aşmış durumda (TikTok analytics).

·       Z Kuşağının %84’ü gideceği yerlerin Instagram’da nasıl göründüğünü kontrol ediyor (Statista).

·       Türkiye’de 2022-2024 seneleri arasında sosyal medyada viral olan 7 doğal alanın 5’inde çevresel bozulma gözlemlendi (TEMA Vakfı).

Görüldüğü üzere oldukça büyük oranlar ve sayılardan bahsediliyor. Fazla derine inmeden elde ettiğimiz bu veriler durumun ciddiyetini anlatıyor. Tanıtım, ekonomik canlılık ve yeni nesil erişim gibi avantajlardan bahsederken kapasite aşımı, çevresel tahribat, kültürel sığlık ve tekdüzelik gibi problemlere de değindik.

Gönüllü olunduğu sürece her durumun iyileştirilebildiği gibi, elbette bu akımı da iyileştirerek çözüme kavuşturabiliriz. Başta yerel yönetimler olmak üzere içerik üreticileri ve sosyal medya uzmanlarıyla görüşmeler sağlanarak; alan yönetim planları, etik iş birliği, sürdürülebilirlik bilinciyle başlatılan bilinçlendirme kampanyaları ve ziyaretçi sayısını optimum seviyede tutan uygulamalar geliştirilerek bu durumu yüksek avantajlı bir akıma dönüştürebiliriz.

Bu düzende sadece nereye gideceğimiz değil, neden ve nasıl gittiğimiz sorusu da önem kazandı. Sektörümüzün geleceğini belirleyecek olan şey sadece içerik üretmek değil, içerikle birlikte sorumluluk üretmek. Sürdürülebilir turizm ancak sosyal medyanın gücüyle değil, medyanın ve kamuoyunun bilinciyle birleştiğinde mümkün olacaktır. Gizli hazinelerimizi korumak sadece yerel halkın değil, ‘‘story’’ atan gezginlerimiz de sorumluluğudur.

Ayşe Eylül KAYA