30 bin tarihi eserle hem müze hem otel…
- 18.07.2025
- 50 Day

2009
yılında standart bir şehir oteli olarak planlanan bir proje, Antakya’nın
kalbinde tarihle yarışan bir başyapıta dönüştü. Asfuroğlu ailesinin arazisinde
başlayan inşaat, sondaj çalışmaları sırasında her biri birer medeniyet hikâyesi
anlatan 30 bine yakın arkeolojik eserin keşfiyle bambaşka bir yola saptı. Ve
bugün, The Museum Hotel Antakya, Eyfel Kulesi’nden üç kat daha fazla çelik
kullanılan bu yapının içinde dünyanın en büyüleyici otellerinden biri olarak
adından söz ettiriyor.
Antik çağlardan bugüne uzanan beş farklı
kültür katmanının üzerinde yükselen bu eşsiz otel, aynı zamanda Necmi Asfuroğlu
Arkeoloji Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Müze ve otel girişleri ayrı olan
yapının her ikisi de aynı olağanüstü arkeolojik alanı izliyor. Otelde kalmak,
bu manzaranın sabah kahvaltısına, yemeklere ve kahvelere eşlik ettiği, tarihin tekrar
canlandığı eşsiz bir deneyim sunuyor.
M.S. 5. yüzyıla ait 1050 m²’lik dünyanın
en büyük tek parça taban mozaiği, otelin alt katlarında tüm ihtişamıyla sergileniyor.
Geometrik desenlerle bezeli bu görkemli eser, zamanın ve doğanın izlerini hala
üzerinde taşıyor. Antakya’da tarih içindeki çeşitli depremlerden sonra kıvrılmış
bir halı gibi dalgalanan yüzeyiyle adeta geçmişin sesi gibi. Ve belki de en
etkileyicisi “Pegasus Mozaiği”. Euporos imzasını taşıyan bu eşsiz sanat eseri,
M.S. 2. yüzyıldan kalma ve 162 farklı taş rengiyle inşa edilmiş.
200 odasıyla The Museum Hotel Antakya,
sıradan bir konaklamadan çok daha fazlasını vadediyor. Antik mozaiklere ve kazı
alanına bakan geniş cam cephelerle donatılmış odaların kimisi St. Pierre
Kilisesi’ne, kimisi dağlara, kimisi de şehir manzarası ile büyülüyor.
Gastronomi düşkünleri için ise otel bir cennet. Antakya mutfağının yıldızlarını
sunan Ayan Meyan, modern davetlerin yeni gözdesi Sixty Six, panoramik
manzarasıyla Seyri Alem, tüm gün yiyecek ve içecek servisiyle hizmet veren
Birdy ve bol seçenekli açık büfesiyle Sefahat, hem damaklara hem ruhlara hitap
ediyor.