Şerif
Yenen'in “Anadolu Destanı” kitabının yeni versiyonu, kültürel mirasımızı bölge
bölge anlatıyor. Yenen, 30 yılı aşkın süredir binlerce insana sahada anlatmanın
verdiği deneyim ve güvenle en akıcı Türkiye gezi rehberini okuyuculara sunuyor.
Profesyonel turist rehberi, seyahat yazarı ve
uluslararası konuşmacı Şerif Yenen'in "Anadolu Destanı" kitabı yeni
içeriği ve yeni yüzüyle okuyucularla buluşuyor. Alfa Yayınevi'nden çıkan
Türkiye'nin Kültürel Mirası ve Gezi Rehberi kitabı Anadolu Destanı, 1
Temmuz'dan itibaren raflardaki yerini alıyor. Yenen kitabında ülkemizin
turizmde öne çıkan popüler yerlerini muhteşem fotoğraf kareleri, haritalar ve
illüstrasyonlar eşliğinde akıcı bir dille bölge bölge anlatıyor. Yenen'in 30
yılı aşkın rehberlik deneyiminin ürünü "Anadolu Destanı", binlerce
yerli ve yabancı ziyaretçiye sahada anlatmanın verdiği deneyim ve güvenle
harmanlanmış en akıcı Türkiye gezi rehberi niteliğinde.
Şerif Yenen, "Anadolu Destanı"nı ilk olarak 1997 yılında İngilizce
dilinde "Turkish Odyssey" ismiyle yayınlamıştı. İlk defa bir Türk
tarafından hazırlanan İngilizce gezi rehberi olan "Turkish Odyssey",
Türkiye’nin tanıtımını amaçlıyordu. Peşi sıra İtalyanca, Almanca ve Türkçe’ye
çevrilerek basıldı. Özellikle İngilizce versiyonu her bir baskıda en az 5 bin
adet olmak üzere 6 baskı yapan ve büyük beğeni kazanan kitap ve pek çok turizm
okulunda ders kitabı olarak kullanıldı ve kullanılmaya da devam ediyor.
"Anadolu Destanı"nın ilk versiyonunun yıllardan beri tükendiğini,
sadece ikinci el bulunabilir duruma geldiğini ifade eden Yenen, yeni versiyonda
epey güncelleme ve eklemeler yaparken önceki baskıda olmayan coğrafi bölgelere
yer verdiğini söylüyor. Yenen, "Kitabın kapsamı o kadar genişledi ki hem
bir rehber kitap, hem de kültürel miras kitabı oldu" diyor.
Şerif Yenen, kitabın önsözünde şunları
dile getiriyor: "Ören yerlerini gezerken, elinde ay çekirdeğiyle
dolanan, çevresine pek ilgi göstermeyen, heykellerin üzerine tırmanmış fotoğraf
çektiren yerli turistleri gördükçe içimiz burkulurdu. Bizler sahip olduğumuz
kültürel zenginliklerin bu kadar yakınında olduğumuz halde değerini bilemezken,
binlerce kilometre uzaktan gelen yabancı ziyaretçilerin bizim pek ilgi
göstermediğimiz eserleri bizden daha iyi bilip ilgi gösterdiğini gördükçe
üzülürdük. Son dönemlerde bu durumun yavaş yavaş değiştiğini, ülkemizde tatilin
yalnızca güneş ve denizden ibaret olmadığını kabullenen bilinçli gezginlerin arttığını,
profesyonel rehber eşliğinde turlarla gezildiğini, ellerinde yerli ya da
yabancı kitaplarla gezen yerli ziyaretçilerin çoğaldığını memnuniyetle
görmekteyiz. Bu olumlu gelişmeler kaynak gereksinimine işaret eder.
Yalnızca bir rastlantı mıdır bilinmez, Türkiye’nin tanıtımı amacıyla yazılmış
tüm rehber kitaplar hep yabancı yazar ve yayınevlerince hazırlanmıştır. Kendi
ülkelerinin tanıtımını Türklerin yerine başkaları yapıyorsa bu Türklerin
yeteneksizliğini mi, yoksa ilgisizliğini mi gösterir? Anadolu Destanı kitabının
İngilizce aslı Turkish Odyssey bir Türk tarafından hazırlanmış ilk gezi
rehberidir. İngilizce olarak Türkiye’nin tanıtımı amacıyla hazırlanmıştır.
Öte yandan, ülkemizin tarihi ve kültürü söz konusu olduğunda nereden başlamak
gerektiği hep mesele olmuştur. Bazıları Türklerin 11. yüzyılda Anadolu’ya
girişini “başlangıç” olarak almak ister. Anadolu’nun eski uygarlıklarını göz
ardı edip 11. yüzyıl başlangıç olarak alındığında tarih biz göçebe Türklerle
sınırlı kalmaktadır. Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden önceki binlerce yıllık
kültürü ve bu kültürün günümüz Anadolu insanı üzerinde etkileri yokmuş gibi
davranmak başımıza kuma gömmek gibi bir şey değil midir? Yediğimiz yemekte,
dinlediğimiz müzikte, folklorumuzda, yönetim biçimimizde, gelenek ve
göreneklerimizde, inanç sistemimizde Hattilerin, Hititlerin, Phryglerin,
Urartuların, Lydialıların, İonların, Perslerin, Büyük İskender’in, Romalıların,
Bizanslıların etkisi olmadığını kim iddia edebilir? Beğensek de beğenmesek de,
kültürümüzü oluşturan tüm bu Anadolu uygarlıklarını benimsemeli, onları atamız
saymalıyız. Çünkü onlara ne kadar sahip çıkarsak kendimizi o kadar yüceltiriz.
Ayrıca bunlara biz sahip çıkmazsak başkaları sahip çıkar.
Uygarlıkların temeller olmadan asla kurulamayacağı bilinmelidir. Tuğlalardan
yapılmış bir duvar gibi uygarlıklar da önceki uygarlıkların üzerine kurulur. Bu
yüzden önceki kültürlerin izlerini daha sonraki kültürlerde görmek her zaman
olanaklıdır. Günümüzün Türkiye’si değişik kökenlerden gelen halkların bir
uzantısı ve karışımı olduğu için Türkiye’nin kültürel tarihi ve mirası söz
konusu olduğunda önceki çağlara gidilmeli, önceki kültürlerin mevcut kültürleri
zenginleştirdiği unutulmamalıdır.
Anadolu Destanı’nı yukarıda aktarmaya çalıştığım bakış açısıyla kültürel mirasımızın
kapsamlı bir özeti olarak derlemeye çalıştım. Önce kültür tarihimizi en basit
haliyle, ancak kapsamını mümkün olduğunca geniş tutmaya çalışarak ele aldım.
Teorik konuları bitirdikten sonra, kültürel gezi rehberi formatında, ülkemizin
kanaatimce biraz daha öne çıkan, biraz daha popüler yerlerini bölge bölge
anlatmaya çalıştım. Buradaki yer seçimlerinin kısmen kişisel tercihlerim
olduğunu, sonuçta bunun bir ansiklopedi olmadığını anımsatmak isterim."
Anadolu Destanı'nı, ciltli ve ciltsiz olarak iki versiyon halinde 1
Temmuz'dan itibaren tüm kitapçılarda bulabilirsiniz.
ANADOLU DESTANI
Yayınevi: ALFA
Dizi: Araştırma
1.Baskı: Temmuz 2022
Yay.Yön: Mustafa Küpüşoğlu
Kapak: Füsun Turcan Elmasoğlu
Harita ve İllüstrasyonlar: Cemil Cahit Yavuz
Ebad: 19,5 x 25,5
Sayfa: 768