MAYA TUTMADI, NEDEN?
Yıllardır söylediğimiz, çözüm ortaklarımız ile yaptığımız her görüşmede dile getirdiğimiz: “Biz neden bir Avrupa turizm ülkesi gibi hak ettiğimiz mali değeri görmüyoruz.”
Ülkesindeki işsizlik parası ile burada krallar gibi tatil yapabiliyorlar, hatta oradaki masraflardan kaçıp, yılın 6 ayını cennet ülkemizde geçirebiliyorlar. “Bu kadar düşük satılırsa turlar, gelen kitlenin de harcama gücü düşük oluyor” dedik dedik durduk her sezon öncesi. Bir de üstüne ülkemizin her karış toprağı altın, her coğrafi bölge birbirinden ayrı iklime, tarihi değere, özgünlüklere sahip. Yurt içi bir tura katıldığınızda rehberlerimiz programa sığdıramıyor neredeyse, gelmiş geçmiş bu topraklarda hüküm sürmüş, yaşamış medeniyetleri anlatırken. Bu sadece tarihsel açıdan, bir de doğal güzelliklerimiz var bakmaya, özümsemeye doyamadığımız. Diğer güzellikleri yazsak makale değil, kitap serisi olur başlı başına.
Her yurt dışına gezmeye gittiğimizde, harcama limiti yüksek turist kitlesini Fransa, İspanya’da gördüğümüzde “Bizim fazlamız var”diyerek içimiz gitti. Bundan yıllar öncesinde yaşadığım bir deneyimi paylaşmak istiyorum. Malum her turizm profesyonelinin yakından bildiği ITB Berlin fuarında (İsmini özellikle söylemiyorum) bir ülkenin standına ziyarete gittim. Sundukları tek ürün, tuz yataklarından çıkardıkları tuzları ve sıcak suları. Minik kapsüllerde tuzları sunuyorlar. İnanamadım, ne iklim, ne tarih hiçbir şey yok ülkede. Ama yine turizm fuarında ellerinden geleni yapıyorlar. Bravo! Eee bunlara da tanık olunca elimizdeki değerlerin bilinci ile, biz daha fazlasını hak ediyoruz. Daha fazla turiste, daha fazla döviz girdisine sahip olmamız gerekiyor. Gün geldi, devran döndü sezona “haydi bismillah” dedik. Sektörde bir şaşkınlık, bir şok etkisi, blokajlar tam kapasite dolmuyor, ne acente mutlu, ne otel, ne tedarikçi. İnsanın aklına şu geliyor, fiyat-paha dengesi olmadı mı yoksa? Kendi işletmemi ayrı tutuyorum açıkçası, bizler için turizm duayeni olan Sayın Elçin İnsel’in öğrenciyim, hep sakin ve temkinli olmayı öğretti bizlere. Uzun yıllar geçse de aradan bundan vazgeçmemiz mümkün olmuyor. (Kendisine saygılarımı sunmak istiyorum) sonuçta da farklı bir gemide değiliz, bir yerde aynı geminin yolcusuyuz, illa ki etkileniyoruz. Ancak kanımca genel olarak turizm matematiğinde formülde bir hata yapıldı. En yüksek ayda Bodrum’da daha önce gidebildiğim bir tesisten bir fiyat aldım, çıkan rakam aynı tarih ve aynı konaklama tarzı için Montenegro’dan uçak dahil aldığım fiyatın üç katı idi.
Açıkçası bir otelci olarak formülde bir çarpan hatası var mı acaba diye düşünmedim değil. Peki, nasıl olacak? Nasıl bir paradoks bu? Hem biz bu düşük bütçeleri hak etmiyoruz hem de kendimiz dahil ülke değerlerinden faydalanamayıp, başka destinasyonlara yüzümüzü çeviriyoruz.
Umarım diğer sezonlarda bu paradoksun içinden çıkabiliriz. Sektörümüz adına tek temennim bu.