
Softotel/Vima Hotels CEO’su Serkan Gümrükçü, son yılların tartışılan SİSTEMİ Her Şey Dahil yerine “Tükettiğin Kadar Dahil” önerisinde bulundu.
Serkan Gümrükçü, “Sürdürülebilirlik Odaklı Smart Inclusive modeline geçiş Türkiye’nin büyüleyici turizm potansiyeli, aynı zamanda doğamıza ve kaynaklarımıza karşı önemli bir sorumluluk yüklemektedir. Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği olarak gündeme getirdiğimiz ‘Her Şey Dahil’ sisteminin yeniden tanımlanması çağrımız için tarihe notlar düşmek gerektiğini hissediyorum. Turizm sektöründe yaygın olarak kullanılan Her Şey Dahil sisteminin çevresel ve ekonomik etkilerini yeniden değerlendirmek zorundayız. Çevre dostu, kaynak verimli ve adil bir model olan ‘Tükettiğin Kadar Dahil – Smart Inclusive’, turizmin sürdürülebilirlik temelinde evrilmesi için büyük bir fırsat sunuyor” dedi.
İşte Serkan Gümrükçü’nün paylaştığı Smart Inclusive – Tükettiğin Kadar Dahil sisteminin ayrıntıları
GİRİŞ
Türkiye, tarihi ve kültürel zenginlikleri, büyüleyici doğal güzellikleri ve dünya çapındaki turizm altyapısıyla küresel turizm pazarında önemli bir konumda yer almaktadır. Son yıllarda turizm sektörü hem yerli hem de yabancı turistler tarafından ilgiyle tercih edilmekte, ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. Ancak bu büyüme, beraberinde çevresel ve ekonomik bazı zorlukları da getirmektedir. Özellikle turizmin yaygın olarak kullanılan Her Şey Dahil sistemi, çevresel sürdürülebilirlik ve ekonomik verimlilik açısından önemli sorunlar yaratmaktadır. Bu bağlamda, Her Şey Dahil sisteminin yeniden yapılandırılması hem çevresel etkilerin azaltılmasını hem de sektördeki ekonomik kalkınmanın güçlendirilmesini sağlayabilir. Sürdürülebilirlik ilkelerine dayalı bir dönüşüm, Türkiye’nin turizm sektöründeki rekabet gücünü artırırken, aynı zamanda yerel halkı ve bölgesel ekonomileri destekleyen bir yapının inşa edilmesine olanak tanıyacaktır. Bu yazıda, Türkiye’nin turizm sektöründeki sürdürülebilirlik dönüşümünü gerçekleştirmek için atılması gereken adımlar, karşılaşılan zorluklar ve çözüm önerileri üzerinde durulacaktır.
Tüketim İllüzyonu ve Kaynak İsrafı: “Sınırsızlık” Gerçekte Ne Anlama Geliyor?
“Her Şey Dahil” oteller, misafirlere “istediğin kadar ye, iç” vaadi sunarken, bu sözde sınırsızlık büyük bir yanılsama yaratıyor. İnsan psikolojisi, “ücretsiz” veya “sınırsız” algısıyla tüketim davranışlarını kökten değiştiriyor.
Psikolojik Tuzak: “Zaten Ödedim, Kullanmalıyım!”
Turistler, ödedikleri ücretin karşılığını sonuna kadar alma ve “fırsatı kaçırmama” psikolojisiyle, çoğu zaman bilinçsizce aşırı tüketime yöneliyor. Bu “zaten ödedim, sonuna kadar kullanmalıyım” düşüncesi, sadece son noktada değil, üretim aşamasından başlayan ciddi bir kaynak israfına yol açan şu somut durumlara neden oluyor:
Açık büfelerde kontrolsüz gıda tüketimi ve israfı: Misafirler, sunulan çeşitlilik karşısında, yiyebileceklerinden çok daha fazlasını tabaklarına doldurma eğilimindedir. Farklı lezzetleri sadece tatmak amacıyla alınan ancak tamamlanmayan küçük porsiyonlar, birleşerek büyük bir israf dağı oluşturur. Özellikle tatlı büfeleri veya özel sunum köşelerinde “bir daha bulamam” düşüncesiyle alınan ancak bitirilemeyen ürünler yaygındır. Çöpe giden her lokma, sadece o yiyeceğin kendisi değil, aynı zamanda onun tarladan sofraya gelene kadar harcanan emeğin (çiftçi, aşçı, garson), suyun, enerjinin (tarım makineleri, taşıma araçları, soğuk hava depoları, pişirme ekipmanları), malzemenin (tohum, gübre, ilaç, ambalaj) ve değerli zamanın da israfıdır. İstatistiklere göre tabaklardaki yiyeceklerin ortalama %30-40’ının doğrudan çöpe gitmesi, bu devasa görünmeyen üretim maliyetlerinin de heba olması anlamına gelir. Odalara “sonra yerim” diye götürülen ancak unutulup bozulan meyveler ve paketli ya da açık ürünler de aynı şekilde üretim kaynaklarının ziyan olması demektir.
İçeceklerin ziyan edilmesi: Özellikle sıcak havalarda veya aktivite sonrası serinleme isteğiyle alınan içecekler (su, meşrubat, kokteyl vb.) genellikle tam olarak tüketilmeden bırakılır. Havuz kenarında veya plajda unutulan, güneşte ısınan yarım kalmış şişeler ve bardaklar sıradan bir görüntü halini alır. Dökülen veya yarım bırakılan her içecek, sadece sıvının değil, aynı zamanda içeriğindeki hammaddelerin (meyve, şeker, vb.) yetiştirilmesi/üretilmesi, işlenmesi, şişelenmesi/paketlenmesi için harcanan enerjinin, kullanılan suyun, ambalaj malzemesinin (cam, plastik, alüminyum, karton) üretiminin ve taşımacılık için tüketilen yakıtın da boşa gitmesi demektir. Ayrıca, bu içeceklerin soğuk tutulması için sürekli çalışan dolaplar ve buz makineleri de ciddi bir enerji maliyeti oluşturur. Farklı içecekleri deneme merakı veya “sınırsız” algısıyla gereğinden fazla verilen siparişler, tesis genelinde günde binlerce litrelik bir israfa ve bunun arkasındaki tüm üretim zincirinin kaynaklarının heba olmasına yol açar.
Su ve enerji kaynaklarının dikkatsizce kullanımı: Konaklama süresince su ve elektrik faturalarının doğrudan misafire yansımaması, kaynak kullanımında bir rahatlığa yol açar. Odada kimse yokken bile klimanın saatlerce en düşük sıcaklıkta çalıştırılması (tüm önlemlere rağmen), plajdan veya havuzdan her dönüşte uzun uzun duş alınması, günlük olarak gereğinden fazla havlunun kullanılıp kirliye atılması (ki bu da yıkama için ekstra su, deterjan, ısıtma ve makine enerjisi demektir) gibi davranışlar yaygındır.
Unutulmamalıdır ki musluktan akan temiz suyun kaynağından alınıp arıtılması, tesise pompalanması ve ısıtılması; aynı şekilde prizden gelen elektriğin santrallerde üretilmesi (kömür, doğalgaz, HES vb. kaynaklarla), iletim hatlarıyla taşınması da yoğun emek, malzeme, enerji ve zaman gerektiren süreçlerdir. Odadaki ışıkların, televizyonun gereksiz yere açık bırakılması gibi küçük görünen ihmaller birleştiğinde, sadece son kullanıcı seviyesinde değil, tüm enerji ve su tedarik zinciri boyunca ciddi bir kaynak israfına neden olur ve bir otel misafirinin günlük kaynak ayak izini evindeki ortalamanın katbekat üzerine çıkarır.
Çevresel ve Ekonomik Bedel
TÜİK verileri , Türkiye’de yılda 18 milyon ton gıdanın çöpe gittiğini ve turizm sektörünün bu israfın önemli bir paydaşı olduğunu gösteriyor. Plastik atıklar, tek kullanımlık ürünlerle katlanıyor; geri dönüşüm oranları ise yok denecek kadar düşük. Enerji tüketimi, otellerin “sınırsız” hizmet sunma çabasıyla artarken, karbon ayak izi büyüyor. Bu sistem, “tüketim mabedi” haline gelen otellerde hem doğal kaynakları tüketiyor hem de işletmeleri maliyet baskısı altında bırakıyor.
Sağlık Üzerindeki Uzun Vadeli Etkiler ve Sağlık Harcamaları İsrafı
Her Şey Dahil sisteminin yarattığı israf tablosu, sadece çevresel, ekonomik ve üretimsel boyutlarla sınırlı değildir; aynı zamanda bireysel ve toplumsal sağlık üzerinde de kısa ve orta vadeli olumsuz etkiler yaratma potansiyeli taşır. Günümüz toplumunda, birçok insanın tatil öncesi aylarca diyet yaparak, sporla veya estetik müdahalelerle belirli bir fiziksel görünüme ulaşma çabası yaygın bir olgudur. İronik bir şekilde, büyük emeklerle ulaşılan bu fiziksel durum, tatil başladığında adeta bir “ödül” gibi görülen sınırsız tüketimle tehlikeye atılır. “Nasılsa ödedim” veya “tatildeyim, her şey serbest” düşüncesiyle, genellikle yüksek kalorili, işlenmiş gıdalar, bol şekerli tatlılar ve içecekler, alkol gibi seçeneklerin bolca bulunduğu büfeler ve barlar, kontrolsüz tüketime zemin hazırlar. Birkaç günlük veya haftalık bu aşırı ve dengesiz beslenme, sadece tatil için verilen kiloların hızla geri alınmasına neden olmakla kalmaz, aynı zamanda:
Sağlıksız beslenme alışkanlıklarının pekişmesine,
Kan şekeri ve kolesterol gibi değerlerde ani dengesizliklere,
Sindirim sistemi sorunlarına yol açabilir.
Uzun vadede ise obezite, tip 2 diyabet, kalp-damar hastalıkları, karaciğer yağlanması gibi kronik rahatsızlıkların gelişme riskini artırabilir.
Bu durum, tatil öncesi harcanan zaman, emek ve paranın (diyetisyen ücretleri, spor salonu üyelikleri, özel gıda masrafları vb.) bir tür israfı anlamına gelir. Daha da önemlisi, gelecekte ortaya çıkabilecek sağlık sorunları nedeniyle artacak bireysel ve kamusal sağlık harcamaları potansiyelini de beraberinde getirir. Dolayısıyla, Her Şey Dahil modelinin kolaylaştırdığı aşırı tüketim kültürü, sadece anlık bir keyif tuzağı değil, aynı zamanda birey ve toplum için uzun vadeli bir sağlık maliyeti ve israfı riski taşımaktadır.
Kalite Yerine Ucuzluk Kısır Döngüsü: Sektör Neden Çıkmazda?
Her Şey Dahil modeli, otelleri tur operatörleri ve acentelere bağımlı hale getirerek rekabeti fiyat üzerinden şekillendiriyor. En ucuza satan otel, en çok rezervasyonu alıyor. Bu durum:
Kalitesiz ve dondurulmuş gıdaların açık büfelere hâkim olmasına,
Deneyimli personel yerine ucuz iş gücüne yönelimine,
Yerel mutfak kültürünün yerini standart menülere bırakmasına neden oluyor.
Sonuçta Türkiye, “kaliteli deneyim” yerine “ucuz tatil” destinasyonu olarak anılıyor. Turist başına gelir düşerken, sektör kârlılık yerine kitle turizmine mahkûm oluyor. Her Şey Dahil sisteminin yol açtığı israf ve düşük kaliteli turizm anlayışının önüne geçmek için bu konseptin yasal çerçeveye oturtulması ve sürdürülebilirlik kriterleriyle desteklenmesi gerekmektedir. Mevcut sistemin iyileştirilmesi hem turizm sektörünün uzun vadeli kârlılığını hem de doğal kaynakların korunmasını sağlayacaktır. Bu doğrultuda atılması gereken adımlar aşağıda detaylandırılmıştır:
1. Yasal Tanım: “Tükettiğin Kadar Dahil” Modeline Geçiş
Mevcut Her Şey Dahil sistemi, sınırsız tüketimi teşvik ederek gıda ve içecek israfına neden olmakla beraber, işletme maliyetlerini artırmakta ve doğal kaynakların hızla tükenmesine yol açmaktadır. Bu nedenle sistemin daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşması için hukuki bir çerçeve oluşturulmalı ve bazı düzenlemeler getirilmelidir:
1.1. Yeni Yasal Tanım: “Tükettiğin Kadar Dahil” Dönüşümü
Turizm mevzuatında “Her Şey Dahil” sisteminin günümüz ihtiyaçlarına ve sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olarak yeniden tanımlanması gerekmektedir. Bu bağlamda önerilen yeni yasal tanım, Türkçe’de “Tükettiğin Kadar Dahil” dönüşümü olarak ifade edebileceğimiz bir modeli esas almaktadır. Bu sistem, tüketicinin ödediği oda fiyatına dahil olan temel hizmetleri net bir şekilde belirlerken, bunun dışındaki tüm tüketimlerin (yiyecek, içecek, ek hizmetler) tüketim miktarı üzerinden ücretlendirilmesini ve israfın ayrıca faturalandırılması hakkını otellere veren bir hakkı öngörmektedir. Bu yenilikçi yaklaşım için İngilizce’de kullanılabilecek çeşitli isimler bulunmaktadır. En doğrudan çevirisi “Pay-As-You-Consume Included” olmakla birlikte, daha kısa ve akılda kalıcı seçenekler de değerlendirilebilir. Bu bağlamda öne çıkan bazı alternatifler şunlardır:
Ø Smart Inclusive: Bu isim, sistemin akıllıca ve modern bir yaklaşım olduğunu vurgular.
Ø Fair Inclusive: Bu, sistemin adil bir fiyatlandırma modeli sunduğu algısını yaratabilir.
Ø Value Inclusive: Bu isim, misafirlerin ödedikleri fiyata gerçekten değer katan bir sistem olduğu fikrini destekler.
Bu isimler, sistemin temel prensiplerini yansıtırken aynı zamanda pazarlama ve iletişim stratejileri için de güçlü bir temel oluşturabilir. Sistemin başarılı bir şekilde uygulanması ve müşteri kaybının önlenmesi için aşağıdaki stratejiler eş zamanlı olarak hayata geçirilmelidir:
Algı Yönetimi ve Bilgilendirme:
“Her Şey Dahil” Kavramının Yeniden Tanımlanması: Misafirlerin “Her Şey Dahil” algısı, “Sınırsız Erişim” yerine “Bilinçli Tüketim” veya “Değerlendirdiğin Kadar Öde” gibi kavramlarla evrimleştirilmelidir.
Şeffaf İletişim: Tatil paketleri satın alınırken, “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sisteminin kapsamı ve işleyişi detaylı ve anlaşılır bir şekilde açıklanmalıdır. Oda fiyatına dahil olan temel hizmetler (konaklama, belirli ortak alan kullanımı, sınırlı kahvaltı gibi) ve tüketim esaslı ücretlendirilecek kalemler (öğle/akşam yemeği, içecekler, ek hizmetler) net bir şekilde belirtilmelidir. İsraf ücretinin amacı (kaynakların korunması, maliyetlerin dengelenmesi) ve uygulama şekli (örneğin, tartım, dijital takip) şeffaf bir şekilde anlatılmalıdır. Bu şekilde otellerin ilave ücret fatura etme hakkının olduğu ifade edilebilmelidir.
Değer Odaklı Mesaj: Yeni sistemin sadece maliyet tasarrufu değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik, kaynakların verimli kullanımı ve kişiye özel deneyim gibi değerleri de ön plana çıkarılmalıdır. Misafirler, bilinçli tüketim yaparak hem kendi bütçelerine katkıda bulundukları hem de çevreye duyarlı davrandıkları konusunda bilinçlendirilmelidir.
Esnek Fiyatlandırma ve Paket Seçenekleri:
Cazip Başlangıç Fiyatları: “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sistemine geçişte, başlangıç fiyatlandırması misafirlerin ilk etapta maliyet avantajı algılamasını sağlamalıdır. Oda fiyatına dahil temel hizmetlerin kapsamı tatmin edici olmalıdır.
Çeşitlendirilmiş Paketler: Farklı tüketim alışkanlıklarına sahip misafirler için çeşitli paket seçenekleri sunulabilir. Örneğin, sadece konaklama ve temel kahvaltıyı içeren ekonomik bir paketin yanı sıra, belirli miktarda yeme-içme kredisi veya belirli sayıda içecek hakkı içeren orta ve üst segment paketler oluşturulabilir.
Teşvik ve İndirimler: İsraf yapmayan veya belirli bir tüketim seviyesinin altında kalan misafirler için indirimler, ek hizmetlerde avantajlar veya sadakat programları gibi teşvikler sunularak bilinçli tüketim desteklenebilir.
Kullanıcı Dostu Uygulama ve Misafir Deneyimi:
Kolay Kullanımlı Sistemler: Personel Servisli Büfe Uygulaması
“Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sisteminin açık büfelerde uygulanabilirliği için en etkili çözümlerden biri, yemeklerin otel personeli tarafından servis edilmesidir. COVID-19 pandemisi döneminde birçok her şey dahil otelde başarıyla uygulanan bu yöntem hem hijyen standartlarını yükseltmekte hem de tüketim kontrolünü önemli ölçüde kolaylaştırmaktaydı.
Personel Servisli Büfenin Avantajları:
Doğrudan Porsiyon Kontrolü: Personel, misafirlerin talepleri doğrultusunda uygun porsiyonlarda servis yaparak yiyecek israfının önüne geçilmesine yardımcı olur. Misafirler, istedikleri takdirde tekrar porsiyon talep edebilirler.
Hijyen Standartlarının Artırılması: Misafirlerin yemeklere doğrudan temasını engelleyerek hijyen seviyesi yükseltilir. Bu, özellikle salgın dönemlerinde misafirlerin güvenini artırmak açısından önemlidir.
Tüketim Takibinin Kolaylaşması (Dolaylı): Personel, hangi misafire ne kadar servis yapıldığını gözlemleyebilir. Bu, bireysel tüketimi doğrudan dijital olarak takip etmek kadar kesin olmasa da genel tüketim trendleri hakkında bilgi sağlar ve aşırı tüketimin önüne geçilmesine yardımcı olabilir.
Misafir Etkileşimi ve Bilgilendirme: Personel, servis sırasında yemekler hakkında bilgi verebilir, içerikleri veya porsiyon büyüklükleri konusunda misafirleri yönlendirebilir. Bu, bilinçli tüketimi teşvik etmeye yardımcı olabilir.
Personel Maliyeti ve Çözüm Önerileri:
Personel servisli büfenin potansiyel dezavantajı olan personel maliyetini dengelemek için aşağıdaki stratejiler uygulanabilir:
Yoğun Saatlere Göre Personel Planlaması: Personel sayısı, büfenin en yoğun olduğu saatlere göre planlanarak, diğer zamanlarda daha az personel görevlendirilebilir.
Çoklu Görevlendirme: Büfe personelinin sadece servis değil, aynı zamanda büfenin düzenlenmesi, temizliği ve misafir bilgilendirmesi gibi farklı görevleri de üstlenmesi sağlanabilir.
Teknolojik Destek: Özellikle içecek servisi gibi bazı alanlarda QR kod ile sipariş veya masa servisi gibi teknolojilerden faydalanılabilir. Ana yemekler personel tarafından servis edilirken, içecekler misafirler tarafından sipariş edilebilir.
Self-Servis Alanlarının Belirli Bölümlerde Tutulması: Belki salata barı, meyve köşesi veya ekmek çeşitleri gibi bazı alanlar self-servis olarak bırakılabilir. Bu, personel üzerindeki yükü hafifletebilir.
“Tükettiğin Kadar Dahil – Smart Inclusive” Sistemi İçin Personel Servisli Büfe Uygulaması:
Bu sistemde, misafirler büfeye geldiklerinde istedikleri yemekleri personel aracılığıyla alırlar. Personel, porsiyon büyüklükleri konusunda misafirlerin tercihlerini dikkate alır ancak aşırı israfı önleyecek şekilde yönlendirme yapabilir. İçecekler için ise QR kod ile sipariş veya masa servisi gibi farklı yöntemler uygulanabilir.
Bu yaklaşım, “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sisteminin temel amacı olan israfı azaltma ve bilinçli tüketimi teşvik etme hedeflerine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Ayrıca, pandemi sonrası dönemde hijyen konusundaki hassasiyetin artmasıyla birlikte, personel servisli büfe uygulaması misafirler için ek bir güven unsuru da oluşturacaktır.
Misafir Memnuniyeti Odaklı Yaklaşım: Şeffaflık ve Ön Bilgilendirme Esası
“Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sisteminin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için misafir memnuniyetini en üst düzeyde tutmak esastır. Bu süreç, misafirlerin otele gelmeden önce, tatillerini satın alma aşamasında başlar. Seyahat acentaları aracılığıyla yapılan rezervasyonlar sırasında, misafirlere “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sisteminin detayları açık ve anlaşılır bir şekilde sunulmalıdır. Bu ön bilgilendirme, misafirlerin neyi satın aldıklarını tam olarak bilerek otele gelmelerini sağlayacak ve olası sürprizleri veya memnuniyetsizlikleri en aza indirecektir.
Kapsamlı Bilgilendirme: Seyahat acentaları, “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sisteminin ne anlama geldiği, oda fiyatına dahil olan temel hizmetler, tüketim esaslı ücretlendirilecek kalemler (yiyecek, içecek, ek hizmetler) ve eğer uygulanıyorsa israf ücretinin detayları hakkında misafirleri eksiksiz bir şekilde bilgilendirmelidir. Bu bilgilendirme, yazılı materyaller (broşürler, web siteleri), sözlü açıklamalar ve görsel destekler aracılığıyla yapılabilir.
Beklenti Yönetimi: Misafirlerin önceden bilgilendirilmesi, beklentilerini doğru bir şekilde yönetmelerine yardımcı olur. “Her Şey Dahil-All Inclusive” kavramının içeriğindeki bu değişiklik, misafirlerin bilinçli tercihler yapmasını ve otele geldiklerinde sisteme daha kolay adapte olmalarını sağlar.
Değer Vurgusu: Acenteler, “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sisteminin misafirler için potansiyel avantajlarını da vurgulamalıdır. Örneğin, sadece tükettikleri kadar ödeyerek daha ekonomik bir tatil yapma imkânı, israf etmeyerek çevreye katkıda bulunma bilinci gibi faydalar ön plana çıkarılabilir.
Otel ve Acente İş birliği: Oteller ve seyahat acentaları, misafirlere sunulan bilgilerin tutarlı ve doğru olduğundan emin olmak için yakın iş birliği içinde olmalıdır. Otelin web sitesinde, mobil uygulamasında ve diğer iletişim kanallarında da “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sistemi hakkında detaylı bilgiye yer verilmelidir.
Eğitimli Personel: Bilgilendirme ve Rehberlikte Kritik Rol
Otel personeli, misafirlerin önceden edindiği bilgileri pekiştirmek, olası sorularını yanıtlamak ve sisteme sorunsuz bir şekilde adapte olmalarına yardımcı olmak için kritik bir role sahiptir.
Bilgi Teyidi ve Hatırlatma: Otele giriş sırasında personel, “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sistemi hakkında misafirleri kısaca bilgilendirebilir ve varsa merak ettikleri konuları açıklayabilir.
Detaylı Açıklamalar: Misafirlerin tüketim esaslı ücretlendirme veya israf ücreti gibi konularda daha fazla bilgiye ihtiyaç duyabileceği unutulmamalıdır. Personel, bu konularda net ve anlaşılır açıklamalar yapmaya hazır olmalıdır.
Yardımsever Yaklaşım: Misafirlerin sisteme alışma sürecinde sabırlı ve yardımsever bir tutum sergilemek önemlidir. Personel, misafirlerin olası karmaşalarını gidermeye ve onlara rehberlik etmeye istekli olmalıdır.
Aşamalı Geçiş ve Adaptasyon:
Pilot Uygulamalar: Yeni sistemin ilk olarak belirli otellerde veya belirli dönemlerde pilot olarak uygulanması, potansiyel sorunların ve misafir geri bildirimlerinin anlaşılmasına yardımcı olabilir.
Kademeli Uygulama: Tamamen “Her Şey Dahil-All Inclusive” sisteminden “Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sistemine ani bir geçiş yapmak yerine, belirli hizmet gruplarında (örneğin, sadece içeceklerde veya sadece öğle yemeklerinde) başlayarak kademeli bir uygulama stratejisi izlenebilir.
“Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” sistemine geçiş, turizm sektöründe sürdürülebilirliği teşvik etmek ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamak için önemli bir adımdır. Bu geçişin başarılı olabilmesi için, misafirlerin algısını doğru yönetmek, cazip fiyatlandırma ve paket seçenekleri sunmak, kullanıcı dostu uygulamalar geliştirmek ve aşamalı bir geçiş stratejisi izlemek büyük önem taşımaktadır. Bu sayede hem ticari başarı sürdürülebilir hem de misafir memnuniyeti en üst düzeyde tutulabilir.
1.2. Yıllık İsraf Raporlaması ve Kamuoyu Şeffaflığı
Tüm Her Şey Dahil otelleri, yıllık olarak gıda ve içecek israf oranlarını raporlamakla yükümlü hale getirilmelidir. Turizm Bakanlığı tarafından bu veriler incelenerek, otellerin israf seviyelerine göre bir sıralama oluşturulmalıdır. Sektörde şeffaflık sağlanması adına otellerin sürdürülebilirlik performansları kamuoyuyla paylaşılmalı, misafirlerin bilinçli tercih yapmasına olanak tanınmalıdır.
1.3. Otellere Yönelik Teşvik ve Yaptırımlar
Yeni sistemin işlerliğini sağlamak için hem teşvik hem de cezai yaptırımlar uygulanmalıdır:
İsrafı minimuma indiren ve sürdürülebilirliği teşvik eden otellere vergi avantajları, enerji teşvikleri ve tanıtım desteği sağlanmalıdır
Gıda ve içecek israfı yüksek olan otellere ise cezai yaptırımlar uygulanmalı, belirlenen israf oranlarının üstünde kalan tesisler ek mali yükümlülüklerle karşı karşıya kalmalıdır.
Otellerin belirlenen sürdürülebilirlik kriterlerine uyum sağlamaları denetim mekanizması ile kontrol edilmelidir.
1.4. Uluslararası Standartlara Uyum
“Tükettiğin Kadar Dahil-Smart Inclusive” modeli, AB Yeşil Mutabakatı ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ile uyumlu hale getirilerek uluslararası turizmde rekabet avantajı sağlanmalıdır. Türkiye, sürdürülebilir turizm sertifikasyonlarını yaygınlaştırarak, otellerin çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik kriterlerine uygun hareket etmelerini zorunlu kılmalıdır.
2. Sürdürülebilirlik Zorunlulukları ve Çevre Dostu Uygulamalar
Turizm sektöründe çevresel sürdürülebilirliği sağlamak ve doğal kaynakları koruyarak gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için otellere belirli çevresel kriterlerin zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. Her Şey Dahil sisteminin çevre dostu bir yapıya kavuşması adına aşağıdaki uygulamalar hayata geçirilmesi tartışılmalıdır:
2.1. Yerel ve Organik Ürün Kullanımı
Açık büfe restoranlarda sunulan yiyecek ve içeceklerin en az %50’sinin yerel ve organik ürünlerden oluşması zorunlu hale getirilmelidir. Bu uygulama, yerel üreticileri destekleyerek ekonomik kalkınmaya katkı sağlarken, ithal ürünlerin taşınmasından kaynaklanan karbon ayak izini de azaltacaktır. Otellerin menülerinde mevsimsel ve coğrafi koşullara uygun sürdürülebilir tarım ürünlerine yer vermesi teşvik edilmelidir. Yerel üreticilerle doğrudan iş birlikleri kurulmalı ve “Çiftlikten Masaya” konseptiyle taze, sağlıklı ve sürdürülebilir gıda tüketimi yaygınlaştırılmalıdır.
2.2. Atık Yönetimi ve Plastik Kullanımının Sınırlandırılması
Otellerde oluşan gıda atıkları ayrıştırılmalı ve kompost sistemleri kullanılarak geri dönüşüme kazandırılmalıdır. Atık yönetiminde sıfır atık politikası benimsenmeli ve otellerin atık azaltma performansları yıllık olarak raporlanmalıdır. Tek kullanımlık plastikler tamamen yasaklanmalı ve yerine geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir alternatifler getirilmelidir. Örneğin:
Plastik pipet yerine kâğıt veya metal pipetler,
Tek kullanımlık şampuan şişeleri yerine montajla sabitlenen dispenser şampuan ve sabun sistemleri,
Plastik şişe yerine cam şişe veya filtrelenmiş su dolum noktaları kullanılmalıdır.
2.3. Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji Kullanımı
Otellerin yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmaları teşvik edilmeli ve enerji tasarrufu sağlayan sistemlerin kullanımına yönelik devlet sübvansiyonları ve vergi indirimleri daha erişilebilir ve teşvik edici olmalıdır. Otellerin enerji tüketimini azaltmak için güneş panelleri, rüzgâr enerjisi sistemleri ve gri su geri dönüşüm sistemleri gibi yenilenebilir enerji kaynakları standart hale getirilmelidir. Akıllı bina teknolojileri yaygınlaştırılarak:
Sensörlü ve yönetilebilir aydınlatma sistemleriyle gereksiz enerji tüketimi önlenmeli,
Oda içi enerji yönetim sistemleriyle misafir odalarındaki elektrik ve su tüketimi optimize edilmelidir. LEED ve BREEAM gibi çevre dostu sertifikasyon standartlarına uygun oteller teşvik edilmeli, belirlenen enerji verimliliği kriterlerini karşılayan işletmelere finansal destekler sunulmalıdır. Bu sürdürülebilirlik uygulamaları sayesinde Her Şey Dahil sistemi, doğal kaynakların korunmasını sağlayarak çevresel etkilerini minimize edecek, turizm sektörünü daha sorumlu ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturacaktır.
3. Denetim ve Şeffaflık Mekanizması ile Sektörün Sorumluluk Alması
Turizm sektöründe sürdürülebilirlik standartlarının başarılı bir şekilde uygulanması ve sürdürülebilir politikaların sadece teoride kalmayıp pratikte de etkin bir şekilde hayata geçirilmesi için şeffaf bir denetim ve hesap verebilirlik mekanizması oluşturulmalıdır. Bu dönüşümün başarısı için kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve bağımsız denetim firmalarının iş birliği içinde çalışması gerekmektedir.
3.1. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Kamu Denetimi
Bakanlık, belirli bölgelerde sürdürülebilirlik karnesi benzeri bir sistemle destinasyonları değerlendiriyor. Ancak bu çalışma doğrudan otellere değil, destinasyon bazlı olmakla beraber Turizm İşletme Belgeli oteller, çevre ve sürdürülebilirlikle ilgili yönetmeliklere uymak zorunda. Bu kriterler, denetim raporlarında belirtiliyor, ancak kamuya açık bir “karnede” yayınlanmıyor. Dolayısıyla Turizm Bakanlığı her yıl “Sürdürülebilirlik Karnesi” yayınlayabilir. Bu karnede, belirlenen sürdürülebilirlik kriterlerine uyum sağlayan ve sağlamayan otellerin listesi kamuoyuna açıklanabilir. Karnede su, enerji ve gıda israfı oranları, atık yönetimi uygulamaları, karbon salınımı ve yerel ürün kullanımı gibi ana göstergeler yer alabilir. Karnede yeşil sertifikalara sahip oteller ve sürdürülebilirlik alanında iyi uygulama örnekleri de vurgulanarak diğer işletmelere örnek teşkil edecek bir rehber oluşturulabilir.
Sürdürülebilir turizm, artık bir tercihten çok zorunluluk haline geldi. Ancak mevcut sistemde, destinasyon bazlı değerlendirmeler ve kamusal şeffaflık eksikliği, otellerin bireysel sorumluluk almasını engelliyor. Örneğin, bir otelin enerji tasarrufu çabası, genel bir “bölge karnesinde” kayboluyor. Tüketiciler ise hangi otelin gerçekten çevre dostu olduğunu bilemiyor. Peki bu tablo nasıl değişebilir? İşte somut ve hayata geçirilebilir çözümler:
3.1.1. Her Otelin Performansı Görünür Olmalı: “Yeşil Karneler”
Otellerin sürdürülebilirlik performansı, tıpkı restoranların hijyen skorları gibi kamuya açık hale getirilebilir. Bakanlık, her yıl yayınlanacak bir “Yeşil Karne” ile su tüketiminden atık yönetimine kadar tüm kritik verileri şeffafça paylaşabilir. Bu karnede, otelleri A’dan C’ye kadar derecelendirmek mümkün. Örneğin, A+ alan bir otel, web sitesinde bu başarıyı öne çıkarırken, C alanlar ise iyileştirme planı sunmak zorunda kalabilir. Hollanda’daki Green Key sistemi bu konuda ilham verebilir: Tüketici, otelin kapısındaki QR kodla anlık verilere ulaşabilir.
3.1.2. Denetimlerde “Sürpriz Ziyaretler” ve Teknoloji İş Birliği
Denetimlerin etkili olması için habersiz ziyaretler artırılmalı. Bugün birçok otel, denetim tarihlerini önceden bildiği için geçici önlemler alabiliyor. Bunun önüne geçmek için Turizm Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve üniversitelerden oluşan bağımsız ekiplerle yılda en az iki kez sürpriz kontroller yapabilir. Ayrıca yapay zeka, otellerin enerji faturalarını veya atık sözleşmelerini analiz ederek tutarsızlıkları otomatik tespit edebilir. Böylece denetimler daha hızlı ve nesnel hale gelir.
3.1.3. Halkın Katılımı: “Çevre Şikâyet Hattı”
Yerel halk ve turistler, otellerin çevresel etkilerini en iyi gözlemleyenlerdir. Bir dijital platform (örneğin, “Yeşil Turizm İhbar Uygulaması”) üzerinden vatandaşlar, su israfı veya atık karışımı gibi ihlalleri fotoğraflayarak yetkililere iletebilir. Bu şikayetler, denetim önceliğini belirlemede kullanılabilir. Ayrıca, otellerin girişine yerleştirilecek “Sürdürülebilirlik Etiketi” ile tüketiciler, tercihlerini bilinçli yapabilir.
3.1.4. Ceza Değil, Teşvik: “Sürdürülebilirlik Fonu”
İhlal cezaları, caydırıcı olmalı ancak aynı zamanda dönüşümü desteklemeli. Örneğin, çevreye zarar veren otellerden alınan cezalar, “Sürdürülebilir Turizm Fonu”na aktarılabilir. Bu fondan, güneş enerjisi sistemi kuran veya atık suyu geri dönüştüren otellere düşük faizli krediler verilebilir. Ayrıca, yeşil sertifikalı otellerin tanıtımında devlet desteği (örneğin, Bakanlık web sitesinde öne çıkarma) sağlanarak rekabet avantajı yaratılabilir.
3.1.5. Eğitim ve Farkındalık: “Yeşil Elçiler”
Sürdürülebilirlik, çalışanların davranışlarıyla doğrudan ilişkili. Bakanlık, otel çalışanlarına yönelik ücretsiz eğitimler düzenleyerek “Sıfır Atık” veya “Enerji Verimliliği” konularında bilinç oluşturabilir. Bu eğitimlere katılan işletmeler, denetimlerde ek puan alabilir. Hatta oteller, müşterilerini de dahil ederek “plastiksiz tatil” kampanyaları başlatabilir.
3.1.6. Uluslararası Standartlarla Uyum
Birçok otel, LEED veya Green Globe gibi sertifikalar almak için çaba gösteriyor. Ancak bu süreç maliyetli ve karmaşık. Bakanlık, bu sertifikaların denetim süreçlerini kendi kriterleriyle uyumlu hale getirerek otellerin “çifte masraf” yapmasını engelleyebilir. Örneğin, Green Globe denetiminden geçen bir otel, Bakanlık karnesinde otomatik olarak yüksek puan alabilir.
3.2. Yaptırımlar ve Teşvikler
İsraf oranı yüksek olan otellere yaptırımlar uygulanmalıdır:
Açık büfelerde ve genel işletme süreçlerinde gıda israfı oranı belirlenen sınırın üzerinde olan otellere yaptırımlar getirilmeli, bu oranları düşürmek için aksiyon almaları zorunlu hale getirilmelidir.
Tek kullanımlık plastik ve diğer çevreye zararlı malzemeleri kullanmaya devam eden otellere yaptırımlar uygulanmalı ve bu işletmelerin teşviklerden yararlanması engellenmelidir. Çevre dostu uygulamaları teşvik eden oteller ödüllendirilmelidir:
Sürdürülebilirlik kriterlerini sağlayan otellere vergi indirimleri, enerji teşvikleri ve uzun vadeli kredi kolaylıkları gibi avantajlar sunulmalıdır.
Yeşil sertifika veya eko-otel statüsü kazanan işletmelerin uluslararası pazarlarda daha fazla tanıtılması sağlanmalıdır.
Çevre dostu ve sosyal sorumluluk projelerine yatırım yapan otellerin yıldız derecelendirmeleri pozitif yönde etkilenmelidir.
3.3. Bağımsız Denetim Mekanizmalarının Güçlendirilmesi
Turizm sektöründe bağımsız denetim firmalarının ve STK’ların rolü artırılmalıdır. Uluslararası standartlara sahip bağımsız denetim kuruluşları, otellerin sürdürülebilirlik performanslarını ölçerek düzenli raporlar yayımlamalıdır. Bu raporlar yatırımcılar, müşteriler ve sektörel paydaşlarla paylaşılmalı, sürdürülebilir turizmi teşvik eden şeffaf bir rekabet ortamı yaratılmalıdır. Otellerin çevresel etkileri düzenli olarak raporlanmalıdır:
Tüm büyük ölçekli oteller yıllık sürdürülebilirlik raporları hazırlayarak su tüketimi, enerji kullanımı, karbon emisyonları, atık miktarı ve sosyal sorumluluk projeleri hakkında bilgi vermelidir.
Bu raporlar kamuya açık bir veri tabanında yayımlanarak sektör genelinde şeffaflık sağlanmalıdır. Bu denetim ve teşvik mekanizmaları sayesinde, turizm sektöründe sürdürülebilirlik sadece bir tercih değil, zorunlu bir standart haline gelecek , oteller hem çevresel hem de ekonomik açıdan daha verimli ve sorumlu bir şekilde faaliyet gösterecektir.
4. Kültürel ve Nitelikli Turizm Teşvik Edilmelidir
Turizmin yalnızca konaklama ve yeme-içme hizmetleri ile sınırlı kalmaması, destinasyonların kültürel, toplumsal, sanatsal ve tarihi zenginliklerinin de ön plana çıkarılması gerekmektedir. Sürdürülebilir turizmin temel unsurlarından biri olan deneyim odaklı turizm , turistlerin gittikleri bölgenin kültürel mirasını yakından tanımalarını sağlayarak turizm sektörüne katma değer kazandırır ve bölgesel kalkınmayı destekler. Bu kapsamda, Her Şey Dahil sisteminin daha sürdürülebilir ve nitelikli hale getirilmesi için aşağıdaki adımlar atılabilir:
4.1. Yerel Kültür ve Sanatı Destekleyen Otel Programları
Otellerin yerel kültürü ve sanatı destekleyici etkinlikler düzenlemeleri teşvik edilmelidir. Bölgesel müzik grupları, halk dansları ekipleri ve geleneksel sanat atölyeleri düzenlenerek misafirlere otantik kültürel deneyimler sunulmalıdır. Yerel sanatçılar ve zanaatkârlar için otellerde sergi ve satış alanları oluşturularak kültürel üretim desteklenmelidir. Geleneksel el sanatları, ebru, çömlek yapımı, halı dokuma gibi atölyeler düzenlenerek misafirlere etkileşimli ve öğretici deneyimler sunulmalıdır. Yerel halkın da bu etkinliklere katılımı teşvik edilmeli ve turizm gelirinin topluma yayılması sağlanmalıdır.
4.2. Gastronomi ve Yöresel Lezzetlerin Ön Plana Çıkarılması
Otellerin açık büfe ve restoranlarında, yerel mutfak kültürüne yer verilmelidir. Her bölgenin kendine özgü mutfağını tanıtmak amacıyla otellerde haftalık “Yöresel Lezzetler Gecesi” gibi konseptler düzenlenmelidir. Geleneksel yemek pişirme atölyeleri organize edilerek turistlere bölgenin mutfak kültürü hakkında uygulamalı deneyimler sunulmalıdır. Otellerin tedarik zincirlerinde yerel çiftçiler, kooperatifler ve üreticilere öncelik verilerek gastronomik sürdürülebilirlik teşvik edilmelidir.
4.3. Deneyim Odaklı Turizm Anlayışının Yaygınlaştırılması
Oteller, konuklarına sadece konaklama hizmeti sunmak yerine “bölgeyi deneyimlemelerini” sağlayacak etkinlikler düzenlemelidir. Tarihî ve kültürel gezi programları oluşturularak misafirlerin bulundukları bölgenin tarihini keşfetmeleri sağlanmalıdır. Ekoturizm ve doğa aktiviteleri (örneğin yürüyüş turları, bisiklet rotaları, yöresel tarım faaliyetlerine katılım) ile sürdürülebilir turizmin desteklenmesi gerekmektedir. Yerel festivaller ve kutlamalar ile entegre turizm paketleri hazırlanarak turistlerin destinasyonla bağ kurması sağlanmalıdır.
4.4. Kültürel Mirasın Korunması ve Destinasyonların Markalaşması
Kültürel miras alanlarının korunması ve turizme entegre edilmesi teşvik edilmelidir. Otel yatırımları, bulunduğu bölgenin tarihi ve mimari dokusuna uyum sağlayacak şekilde tasarlanmalı ve kültürel kimliği desteklemelidir. Destinasyon bazlı markalaşma çalışmaları yapılarak , her şehrin ve bölgenin kendi özgün turizm kimliği oluşturulmalı ve bu kimlik uluslararası pazarlarda tanıtılmalıdır. Turizm sektöründe kültürel sürdürülebilirlik ödülleri verilerek, başarılı uygulamalar teşvik edilmelidir.
Kaliteli ve Sürdürülebilir Turizmin Geleceği
Her Şey Dahil sisteminin çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda yeniden yapılandırılması , Türkiye’nin turizm sektöründeki rekabet gücünü artıracak ve uzun vadeli kârlılığı güvence altına alacaktır. Bu yeni model, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlayarak , sadece ekonomik kazancı değil, çevresel ve sosyal faydayı da gözeten bir turizm anlayışını beraberinde getirecektir. Kalite odaklı ve sürdürülebilir bir turizm politikası hem turist memnuniyetini artıracak hem de Türkiye’nin turizm gelirlerini yükselterek sektöre uzun vadeli bir değer katacaktır.
5. Dünyadan Örnekler: Başarılı Modeller İlham Vermeli
Turizmde sürdürülebilirliği sağlamak ve çevresel, ekonomik dengeyi korumak için birçok ülke çeşitli politikalar uygulamaktadır. İspanya’nın Balear Adaları’nda 2022 yılında yürürlüğe giren düzenlemeler, turizmin çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğini artırmak açısından önemli bir örnek teşkil etmektedir. Ancak yalnızca Balear Adaları değil, dünya genelinde farklı destinasyonlarda da benzer uygulamalar hayata geçirilmiştir. Bu bölümde, israfı azaltarak sürdürülebilir turizmi teşvik eden uluslararası örnekler detaylandırılmıştır.
İspanya’nın Balear Adaları Modeli
İspanya’nın önemli turizm destinasyonlarından biri olan Balear Adaları (Mallorca, Ibiza, Menorca ve Formentera), uzun yıllardır aşırı turizm (overtourism), çevresel bozulma ve düşük kaliteli turist profili nedeniyle sıkıntılar yaşamaktaydı. Hükümet, turizmi daha sürdürülebilir hale getirmek ve destinasyonun marka değerini korumak amacıyla 2022 yılında radikal kararlar aldı. Bu kapsamda uygulamaya konulan önlemler:
Sınırsız içki servisinin yasaklanması: Her Şey Dahil sistemine sahip otellerde ve gece kulüplerinde sınırsız alkol servisi kaldırıldı. Alkol tüketimi, belirlenen saat aralıklarıyla sınırlandırıldı ve denetimler artırıldı. “Sarhoş turizmi” olarak bilinen düşük harcama yapan ve çevreye zarar veren turist kitlesinin azaltılması hedeflendi.
Yerel Ürün Kullanımının Zorunlu Hale Getirilmesi: Otellerin ve restoranların sunduğu yiyecek ve içeceklerin en az %50’sinin yerel üreticilerden temin edilmesi zorunlu hale getirildi. Bu sayede yerel çiftçiler, balıkçılar ve üreticiler doğrudan turizm gelirlerinden faydalanmaya başladı.
Gıda İsrafının Azaltılması: Açık büfe uygulamalarında porsiyon kontrolü yapılarak israfı azaltan politikalar geliştirildi. Oteller ve restoranlar, gıda atıklarını kompostlama sistemleriyle değerlendirmeye teşvik edildi.
Çevre Dostu Turizm Politikaları: Tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması ve geri dönüşümlü ambalajların teşvik edilmesi zorunlu hale getirildi. Sürdürülebilir enerji kullanımını teşvik eden teşvik mekanizmaları devreye sokuldu.
Bu Politikaların Sonuçları:
Gıda israfı %22 azaldı.
Turist başına yapılan harcama %15 arttı. ✔ Yerel ekonomi canlanarak çiftçiler, balıkçılar ve üreticiler turizm gelirlerinden daha fazla pay aldı.
Düşük kaliteli turist kitlesi azalırken, daha yüksek harcama yapan nitelikli turistler bölgeye yönlendirildi.
Çevresel sürdürülebilirlik konusunda olumlu geri dönüşler alındı ve karbon ayak izi önemli ölçüde düşürüldü.
Diğer Başarılı Uygulamalar: Küresel Çapta Sürdürülebilirlik Modelleri
Balear Adaları’nın aldığı önlemler, dünya genelinde sürdürülebilir turizm alanında başarı sağlamış diğer modellerle paralellik göstermektedir. Farklı ülkelerde hayata geçirilen benzer uygulamalar şu şekilde özetlenebilir:
Soneva Fushi, Maldivler: Gıda İsrafını Azaltma Denetimi Maldivler’in lüks tatil köylerinden biri olan Soneva Fushi, 2016 yılında kapsamlı bir gıda israfı denetimi gerçekleştirdi. Çalışanlar, bir hafta boyunca atıkları ayrıştırarak tarttı ve kişi başına düşen gıda israfını gramına kadar belirledi. Bu denetim sonucunda:
Komposta gönderilen atık miktarında %50 azalma sağlandı.
Açık büfe yemeklerinde porsiyon küçültme uygulandı. Misafirler gıda israfı konusunda bilinçlendirilerek geri dönüşüm teşvik edildi.
Creta Maris Resort, Yunanistan: WWF İş Birliği ile İsrafı Önleme Girit’te bulunan Creta Maris Resort, 2021 yılında WWF’nin “Hotel Kitchen: Burada Yemeğe Değer Veriyoruz” programına katılarak gıda israfını azaltmaya yönelik çeşitli önlemler aldı:
Günlük atık seviyelerini ölçerek kayıt altına aldı.
Açık büfe servisinde porsiyon kontrolü sağladı.
Çalışanlarına israfın azaltılması konusunda eğitim verdi.
Organik atıkları biyogaza dönüştürmek için özel tesislerle iş birliği yaptı.
Velas Vallarta, Meksika: Gıda Atıklarının Alternatif Kullanımı Meksika’nın popüler tatil destinasyonlarından biri olan Velas Vallarta, gıda atıklarını verimli bir şekilde değerlendirmek için sürdürülebilir bir model geliştirdi:
Günlük yaklaşık 320 kg gıda atığı, yerel bir domuz çiftçisine yem olarak verildi.
Kompostlanamayan diğer atıklar, otelin bahçelerini gübrelemek için kullanıldı. Bu uygulamalar sayesinde çöp sahalarına giden atık miktarında önemli bir azalma sağlandı.
Belmond Copacabana Palace, Brezilya: Yağ Geri Dönüşümü ve Kompostlama Rio de Janeiro’daki Belmond Copacabana Palace, 2008 yılından bu yana bir restoran atık yönetim sistemi uygulamaktadır. Bu sistemle:
Yılda 6.800 litre pişirme yağı geri dönüştürülmektedir.
Gıda atıkları %88 oranında hacim azaltılarak kompostlanmaktadır.
ITC Maurya, Hindistan: Biyogaz Dönüşümü ile Atık Yönetimi Delhi’de bulunan ITC Maurya oteli, günlük 590 kg gıda atığını biyogaza dönüştüren bir BioUrja tesisi kurdu. Bu uygulama sayesinde:
Üretilen biyogaz, otelin personel yemekhanesini çalıştırmak için kullanılmaktadır.
Proje, yaklaşık dört yıl içinde yatırım maliyetini karşılayarak sürdürülebilirliğini kanıtlamayı hedeflemektedir.
Türkiye İçin Potansiyel Uygulama Alanları
Balear Adaları’nda elde edilen başarı, benzer özelliklere sahip Bodrum, Antalya, Çeşme ve Fethiye gibi yoğun turizm bölgelerinde pilot projeler olarak hayata geçirilebilir.
Bodrum: Yüksek turizm potansiyeline sahip ancak sezonluk aşırı yüklenme yaşayan bir destinasyon. Gıda israfını azaltan önlemler ve alkol tüketimine yönelik kontrollü düzenlemeler, sürdürülebilir turizmi teşvik edebilir.
Antalya: Türkiye’nin en büyük turizm merkezlerinden biri olan Antalya’da yerel ürün kullanımını zorunlu hale getiren bir model hem tarım hem de turizm sektörünü entegre ederek bölgesel kalkınmayı güçlendirebilir.
Çeşme: Gastronomi ve kültürel turizmin ön planda olduğu bir bölge olduğu için, yerel üreticilerle iş birliği yapılarak sürdürülebilir restoran ve otel konseptleri geliştirilebilir.
Fethiye: Ekoturizm ve doğa dostu konaklama tesislerine yönelik teşvikler artırılarak, çevre dostu turizm politikaları yaygınlaştırılabilir.
Türkiye için Yeni Bir Turizm Modeli
Turizm sektöründe sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla dünya genelinde farklı ölçeklerde uygulanan politikalar, çevresel ve ekonomik dengeyi koruma açısından önemli kazanımlar sunmaktadır. Balear Adaları’nda hayata geçirilen düzenlemeler, aşırı turizmin olumsuz etkilerini azaltarak destinasyonun marka değerini güçlendirmeye yönelik önemli adımlar içermektedir. Özellikle sınırsız içki servisinin kaldırılması, yerel üreticilerin desteklenmesi ve gıda israfının azaltılmasına yönelik tedbirler, bölgesel kalkınmayı teşvik eden ve turizm gelirlerinin daha dengeli dağılmasını sağlayan sonuçlar doğurmuştur. Bununla birlikte, farklı ülkelerde uygulanan benzer stratejiler de sürdürülebilir turizmin çeşitli yönlerine ışık tutmaktadır. Maldivler’deki Soneva Fushi ve Yunanistan’daki Creta Maris Resort , gıda israfını azaltmaya yönelik kapsamlı denetimler ve porsiyon kontrolü gibi önlemlerle dikkat çekerken, Brezilya’daki Belmond Copacabana Palace ve Hindistan’daki ITC Maurya , biyogaz üretimi ve yağ geri dönüşümü gibi yenilikçi yöntemlerle atık yönetimi konusunda örnek teşkil etmektedir. Meksika’daki Velas Vallarta ise gıda atıklarını tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde değerlendirerek atık miktarını önemli ölçüde azaltmayı başarmıştır. Bu modeller, sürdürülebilir turizmin yalnızca çevresel etkileri en aza indirmekle kalmayıp aynı zamanda ekonomik ve toplumsal faydalar sağlayacak şekilde kurgulanabileceğini göstermektedir. Türkiye’nin turizm destinasyonlarında da benzer yaklaşımlar benimsenerek, yerel üretimi teşvik eden, atık yönetimi uygulamalarını güçlendiren ve turizmde kalite odaklı dönüşümü destekleyen politikalar geliştirilebilir. Bodrum , Antalya , Çeşme ve Fethiye gibi önemli turizm merkezlerinde uygulanabilecek bu tür stratejiler, hem destinasyonların uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlayacak hem de Türkiye’nin küresel turizm pazarındaki rekabet gücünü artıracaktır.
Sonuç: Turizm, Tüketim Değil Deneyimle Ayakta Kalır
Türkiye, tarihsel ve kültürel zenginlikleri, doğal güzellikleri ve güçlü turizm altyapısıyla küresel turizm pazarında önemli bir oyuncu olma yolundadır. Ancak mevcut turizm anlayışı, giderek artan çevresel ve ekonomik zorluklarla karşı karşıyadır. Her Şey Dahil sisteminin çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik çerçevesinde yeniden yapılandırılması, Türkiye’nin turizm sektöründeki rekabet gücünü artırabilir ve sektöre uzun vadeli değer katabilir. Bu dönüşüm, sadece çevresel sürdürülebilirliği sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda ekonomik kalkınmayı ve sosyal faydayı da güçlendirecek, yerel halkı ve bölgesel ekonomileri daha fazla destekleyecek bir yapıyı inşa edebilir. Bu bağlamda atılacak adımlar, hem çevresel etkileri minimize ederken hem de Türkiye’nin turizm gelirlerini artırarak sektöre uzun vadeli bir değer katacaktır.
Yasal Düzenlemeler ve Sürdürülebilirlik Kriterleri
Yasal tanımlar ve sürdürülebilirlik kriterlerinin otelcilik sektörüne entegre edilmesi, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlayacak, aynı zamanda sektörün çevreye duyarlı bir şekilde gelişmesini destekleyecektir. Her Şey Dahil sisteminin yalnızca tüketilen ürün ve hizmetleri kapsayacak şekilde yeniden tanımlanması, gıda israfını ciddi oranda azaltacak ve kaynakların doğru bir şekilde yönetilmesine olanak tanıyacaktır. Yerel ürün kullanımı ve enerji verimliliği gibi sürdürülebilir uygulamalar , hem çevreye katkı sağlayacak hem de otellerin uzun vadeli maliyetlerini azaltacaktır.
Şeffaflık ve Denetim Mekanizmalarının Güçlendirilmesi
Sektördeki şeffaflık eksikliklerini gidermek ve sürdürülebilirlik kriterlerine uyumu denetlemek için güçlü bir denetim mekanizması şarttır. Turizm Bakanlığı’nın her yıl yayımlayacağı “Sürdürülebilirlik Karnesi” , sektörün gelişimini izlemek ve otelleri teşvik etmek adına büyük önem taşımaktadır. Bu tür uygulamalar, çevre dostu otellerin ödüllendirilmesini ve israf oranı yüksek işletmelerin cezalandırılmasını sağlayarak, sektördeki tüm paydaşları sürdürülebilirliğe teşvik edecektir.
Kültürel ve Nitelikli Turizmin Teşvik Edilmesi
Turizmin yalnızca konaklama ve yeme-içme hizmetleriyle sınırlı kalmaması, aynı zamanda kültürel deneyimlerin de ön plana çıkarılması gerektiği açıktır. Deneyim odaklı turizm , misafirlerin sadece bir otelde konaklamakla kalmayıp, aynı zamanda yerel kültüre dair daha derin bir bağ kurmalarını sağlar. Yerel sanatçıların etkinlikleri, yöresel mutfak atölyeleri ve geleneksel el sanatları gibi kültürel programlar , turistlerin daha zengin ve kalıcı bir deneyim yaşamasına olanak tanır. Bu sayede, hem bölgenin kültürel mirası korunur hem de yerel ekonomiye katkı sağlanır. Bodrum, Antalya ve Çeşme gibi bölgeler , bu tür uygulamaların örnek alanları olabilir.
Uluslararası Başarı Modellerinden İlham Almak
İspanya’nın Balear Adaları gibi başarılı modellerin örnek alınması, Türkiye için de uygulanabilir sonuçlar doğurabilir. Balear Adaları’nda sınırsız içki servisinin yasaklanması, yerel ürün kullanımının zorunlu hale getirilmesi ve gıda israfının azaltılması gibi adımlar, bölgedeki turist harcamasını artırmış ve yerel ekonomiyi canlandırmıştır. Benzer uygulamaların Türkiye’deki turistik bölgelerde de devreye alınması, çevreye duyarlı ve ekonomik olarak güçlü bir turizm modeli oluşturulmasına katkı sağlayacaktır.
Uzun Vadeli Kârlılık ve Rekabet Gücü Artışı
Sürdürülebilirlik odaklı bir dönüşüm, kısa vadeli kar hedeflerinden ziyade uzun vadeli kârlılığı göz önünde bulunduran bir strateji gerektirir. Verimli kaynak kullanımı, düşük enerji tüketimi, atık yönetimi gibi unsurlar, otellerin operasyonel maliyetlerini azaltırken, aynı zamanda marka değerini yükseltecektir. Bu, küresel turizm pazarında rekabet gücünü artırmak ve Türkiye’nin turizm sektörünü dünya çapında daha çekici hale getirmek için kritik bir fırsat yaratacaktır.
Türkiye’nin turizm sektörü, mevcut potansiyelini en verimli şekilde kullanmak ve sürdürülebilirlik prensiplerine dayalı bir yapıya kavuşmak için önemli bir dönüşüm sürecine girmelidir. Bu dönüşüm hem çevresel etkilerin azaltılmasını sağlayacak hem de turizm gelirlerinin artmasına katkı sunacaktır. Yeni bir turizm modeli , Her Şey Dahil sisteminin çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik çerçevesinde yeniden yapılandırılmasıyla, sadece çevreye duyarlı bir yaklaşımı teşvik etmekle kalmayacak, aynı zamanda turizm sektörünün uzun vadeli kalkınmasını güvence altına alacaktır. Bu modelin başarılı bir şekilde uygulanması, Türkiye’nin hem çevresel hem de ekonomik açıdan daha sürdürülebilir bir turizm geleceğine adım atmasını sağlayacaktır.