Sağlık Bakanlığı
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Havaların ısınmasıyla ve
dış alanlara çıkmakla birlikte daha da salgının hızının kesileceğine inanıyorum.
Umarım bu yaz bu salgını, büyük oranda pandemiyi tamamlamış oluruz. Böyle bir
umudum var. İnşallah beklenmedik farklı bir gelişmez olmazsa bizi mahcup etmez
diye düşünüyorum” dedi.
Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) tarafından düzenlenen Ulusal
Akciğer Sağlığı Kongresi (UASK),
Antalya’nın Belek Turizm Merkezi’ndeki bir otelde başladı. Kongre
kapsamında düzenlenen basın toplantısında Kongre Basın İlişkileri Sorumlusu
Prof. Dr. Hadice Selimoğlu Şen, derneğin her yıl UASK kongrelerini uluslararası
ve ulusal birçok merkezden katılımcı ile gerçekleştirdiğini ve kongrede solunum
yolu hastalıklarının güncel tanı ve tedavi yöntemlerinin konuşulduğunu
belirtti.
UASK Kongre Başkanı Muhammet Emin Akkoyunlu ise, her yıl düzenlenen kongrenin pandemi
nedeniyle gecikmeli olarak yapıldığını belirtti. Kongrenin ilk gün itibarıyla
12 ayrı salonda yoğun kurs programlarıyla başladığını ifade eden Akkoyunlu, “Bu
kurslarda göğüs hastalıklarıyla ilgili tüm bilim insanlarının faydalanacağı
konu başlıkları tam kapsamıyla değerlendirildi. Kongremiz online olarakta
yayınlanıyor, uzaktan da bağlanılabiliyor. 13 yabancı katılımcı, 246
Türkiye’den hocamız gelerek bilimsel programa destek sağladılar. Bin 500’ün
üzerinde göğüs hastalıkları camiasından katılım oldu. İlk oturumlar yoğun bir
katılımla yapıldı” diye konuştu.
ASYOD Başkanı Erdoğan Çetinkaya, derneğin bu yıl özel bir
yılında olduğunu ve 10. yılını kutladığını bildirdi. Derneği 25 faklı ilden ve 40 farklı merkezden
bir araya gelerek kurduklarını hatırlatan Çetinkaya, derneğin faaliyetleri
hakkında bilgiler verdi. İlk adımda mesleki bir e-posta paylaşım grubu olan
Solunum Platformu ile yola çıktıklarını ifade eden Çetinkaya, “Daha sonra
dernek çatısı altında vücut buldu. Bu çatı altında meslektaşlarımıza hem online
olarak hem basılı kaynaklar olarak ulaşıyoruz ve bilgilerini güncel tutmaya
çalışıyoruz. Kovid-19 pandemi sürecinde derneğimiz akciğer televizyon
platformunu oluşturdu. Bununla üyeleri akşam ve öğren arası toplantılar
düzenledi ve bilgilerini güncel tuttu. Üyelerimize kitaplarımızı ulaştırdık”
dedi.
Covid-19 döneminde göğüs hastalıklarının en ön safta olduğuna işaret eden
Çetinkaya, “Camiamız canla başla çalıştı. Bir marka olan solunum
buluşmalarımıza devam ettik. Covid döneminde toplantılara ara vermedik, online
yaptık, bilgilerimizi güncelledik. Bilim Kurullarımızla birlikte üyelerimizi
ilgi alanlarını daha spesifik şekilde kendilerini geliştirmeye olanak sağladık.
Bu konuda onları destekledik. Zor bir süreç şu anda kolay hale gelmiş gibi
görünüyor” diye konuştu.
Kongre Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Ersin Günay, ASYOD'un düzenlediği
Uluslararası Katılımlı Ulusal Akciğer Sağlığı Kongresi'nin (UASK 2022) solunum
yolu hastalıklarının tartışıldığı ve bilgi güncellemelerinin yapıldığı geniş
katılımlı bir kongre olduğunun altını çizdi. Kongrede her yıl olduğu gibi bu
yıl da göğüs hastalıkları tarafından takip ve tedavisi yapılan hastalıklar ile
ilgili güncel bilgiler, yeni tanı ve tedavi yöntemleri, karşılaşılan ilginç
olgular ve sahadaki hekimlerin karşılaştıkları klinik problemlerin
tartışıldığını aktaran Günay, “Hem ulusal hem de uluslararası alanda öğretim
üyeleri, bilim adamları bilgilerini aktaracak ev sunun yapacaklar. Pandemi
sürecinde Kovid-19’un oluşturduğu solunum hastalıkları ve bundan sonra
akciğerde kalan izleri solunum yetmezlikleri konusunda da pek çok oturumlar
olacak. Aşılamalar, varyantlar, aşılamaların faydaları gibi oturumlar programımızda yer alıyor.
Covid-19 dışında bulaşıcı hastalıklar devam ediyor, bunların başında tüberküloz
geliyor. Hastalığın tedavisi ile ilgili güncel gelişmeler, ilaçlarla ilgili
oturumlarımız var. KOAH, astım, alerjik hastalıklar, emboli hastalığı gibi
güncel rehberler eşliğinde katılımcılarla paylaşılacak. Yapay zeka ve derin
öğrenme uygulamalarda göğüs hastalıklarının ortak konusu olan, Covid-19,
akciğer kanseri, nodül takibiyle ilgili konularımız olacak” diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, 2 yıl
önce ilk Türkiye’de vakanın açıklanmasının ardından "Bu nereye gidecek,
bizi ne bekliyor, Türk genine bulaşmaz diyorlar doğru mu, kelle paça içsek bu
işler yoluna girer mi, ne yapalım" şeklinde soruların sorulmaya
başladığını hatırlattı. İlk vakanın ardından kısıtlamalar geldiğini ve o
zamanki gündemin bu olduğunu ifade eden Özlü, “Geldiğimiz iki yıl içinde çok
şey değişti. Pandemi bitti mi bitecek mi? Artık soru bu oldu. Merak ediliyor.
Pandemi bitti, bitecek ya da bitiyor demek çok gerçekçi değil. Rakamlara
bakıldığı zaman her gün dünyada 1 milyondan fazla pozitif vaka var. Her gün
yaklaşık 4-5 bin civarında da vefat eden kişi var. Virüs hala dolaşımda, hala
bulaşmaya, hastalandırmaya, öldürmeye devam ediyor. 2 yıl önceki gibi değiliz.
Bakıldığı zaman hiçbirimiz o kadar telaşlı ve panik halinde değiliz,
evlerimizde mahsur kalmıyoruz. Hayatımızı geri aldık, işimize, okulumuza
gidiyoruz, kısıtlamalar kalktı. Eve kapatmalar geride kaldı. Çünkü çok şey değişti.
Ne değişti, öncelikle aşılanma çok önemli Türkiye’de ve dünyada. Yeterli
düzeyde olmasa da çok sayıda kişinin tek doz, iki doz aşı yaptırdığını
biliyoruz. Hatta 3-4-5 doz aşı yapılanlar var. Hastalığı geçirenleri de dahil
ederseniz, Omicron’la bu sayı çok artı. Toplumda çok önemli bir ölçüde
bağışıklık oluştuğuna inanıyorum” dedi.
Bu bağışıklığın hastalığın artık sıradanlaşmasına, toplum
için bir tehdit olmaktan çıkmasına neden olduğunun görülebildiğini ifade eden
Özlü, “Omicron sahip olduğu mutasyonlar sayesinde de çok daha hafif bir
hastalık tablosuna yol açan bir varyant olarak aslında beklediğimiz bir
değişimi, mutasyonu bize yaşatmış oldu. Biraz uzun süren bir pandemi süreci
oldu, çok zor günler yaşadık. Hayatımızda daha önce tecrübe etmediğimiz günler deneyimler yaşadık. Ama artık bunları
geride bıraktığımıza inanıyorum. Umarım tekrar böyle durumlara düşmeyiz. Tekrar bir varyant çıkar mı, tekrar ölümcül
bulaşıcı olur mu? Soruları var. Ama her
zaman için böyle bir ihtimal var. Ona
bakarsanız başka bir virüsün değişim geçirmesi ve yeni virüsle pandeminin
başlama ihtimali de hep var. Ama ihtimal üzerinden yorum yapmak çok anlamlı
değil. Her zaman her türlü ihtimal var.
Şuan burada oturuyoruz, deprem olabilir. Dolayısıyla varolan üzerinden
değerlendirme yapmak daha doğru ve akılcı olacaktır. Şuandaki görünen o ki
artık, pandemi büyük ölçüde kontrol altına alınıyor en azından yok olacağını
söylemiyorum belki de böyle olmayacak. Makasla kesilir gibi bitti diye bir gün
olmayacak ilan etmeyeceğiz, pandemi bitti artık geçmiş olsun savaş bitti gibi
bir ilan olmayacak. Ama diğer solunum
yoları virüsleri gibi, grip, nezle,
soğuk algınlığı gibi bir virüse döngüsel bir forma dönüştü dönüşüyor. Daha
hafif bir hastalık yapıyor. Benim gözlemlerim hastalarımın üzerinde
gördüklerim, Omicron’la eğer hastalığa yakalanmış kişilerde, hafif bir burun
akıntısı, kaşıntı, hapşırma, sinüzit başta alında baş ağrısı, hafif kırgınlık
temel olarak semptomlar bunlar çok hafif ayakta geçiriliyor” diye konuştu.
İstisnaların da olduğuna değinen Özlü, “Yeterli doz aşısı
olmayanlar, 65 yaş üstü, kronik hastası olanlar ve bağışıklık sistemi
baskılanan kişiler. O bakımdan risk grubu kişilerin korunması öncelikli hedef
haline gelmiştir. Kendimize dikkat edeceğiz. Yasaklar, kısıtlamalar yok, bir
daha olacağını düşünmüyorum. Ama bireysel olarak korunma tedbirleri devam ediyor. Bunu
kendimiz için yapmasakta sevdiklerimiz ve dostlarımız için yapmalıyız”
ifadelerine yer verdi. Özlü, sadece pandemi sürecinde değil sonrasında da grip,
nezle gibi semptomu olan kişilerin kendilerini izole etmesi ve dışarı
çıkmaması, maskesini takmasını önerdi.
“Önümüzde yaz dönemine çok daha iyi ulaşacağımıza
inanıyorum” diyen Tevfik Özlü, “Mart ayındayız, bahar geldi geliyor. Havaların
ısınmasıyla ve dış alanlara çıkmakla birlikte daha da salgının hızının
kesileceğine inanıyorum. Umarım bu yaz, bu salgını büyük oranda pandemiyi
tamamlamış oluruz. Böyle bir umudum var. İnşallah beklenmedik farklı bir
gelişme olmazsa bizi mahcup etmez diye düşünüyorum” dedi.
"İngiltere’de varyantların ardından yükselişe geçen
vaka sayısı Türkiye’de artış yaşanır mı?" sorusu üzerine Özlü, “ Böyle bir
varyant var, daha bulaştırıcı olduğunu da biliyoruz. Ama ağır hastalık
yapmadığı yönünde, Omicron gibi hafif seyrettiğini biliyoruz. Bizde genelde
dalgalanma Avrupa’dan 3-4 hafta sonra oluyor. En erken 2 hafta, bazen 3-4
haftada ancak yansıyor. Böyle bir artış olabilir. Türkiye’de şu anda Covid
geçiren insanların büyük çoğunluğu artık test yaptırmıyor. Şu andaki sayılar
tüm Covid pozitifleri yansıttığını düşünmüyorum. Herkes bir şekilde Omicron’la
bir hastalık geçirdiğini düşünüyorum. Hem gerek duymuyor hafif olduğu için, az
semptomatik hem de test yaptırırsa izolasyonu var, bir hafta evde kalacak, işi
gücü var. Bir şekilde test yaptırmıyor. O bakımdan vaka sayıları bence artık
takip edilmesi gereken bir kriter olmaktan çıktığını düşünüyorum. Dünyada,
Türkiye’de günlük vaka sayıları üzerinden yorum yapmanın, bunları izlemenin,
salgın açısından değerli olmadığını, değerini yitirdiğini düşünüyorum. Burada
esas olan şey hasta sayıları olmalı artık, yoğun bakımdaki hasta sayıları,
hastanelerdeki hasta sayıları, kaybettiğimiz yurttaşlarımızın sayıları olmalı.
Bu kriterler ele alındığında dünyada durumun iyi olduğunu görüyoruz. Türkiye’de
durumun iyi olduğunu görüyorsunuz. Omicron’la vaka sayıları dünyada 3-4 milyonu
buldu ama günlük ölüm oranları Delta'dan düşük kaldı. Bu tam istediğimiz şey.
Baştan beri bu virüsü ancak bir başka virüs durdurur diyorduk. Aşı ile
bağışıklığı sağlamanın mümkün olmadığını gördük. O zaman bu toplumsal
bağışıklığın yine bir virüsle sağlanmasını bekliyorduk ki o da hızla yayılan,
kolay bulaşan ama az hastalandıran, öldürmeyen bir virüsün ortaya çıkmasıydı.
Omicron bu açıdan tabiihala öldürmeye devam ediyor. Temelde yatan hastalıkların da katkısı var.
Bu form Omicron’un daha hızlı yayıldığı için toplumsal bağışıklığın
sağlanmasına katkısı olacak. Çok endişe ettiğimi söyleyemem vaka sayılarının
önemini kaybettiğini düşünüyorum” açıklamasını yaptı.
Toplumsal bağışıklığa ulaşılma noktasında Özlü şu
açıklamaları yaptı: “İlk başta ortaya
çıkan virüs ağır ölümcül seyrediyordu. O zaman bu hastaları tedavi edemiyorduk.
Tam kaos vardı. Omicron çok hafif bir
hastalık. Hastalığı biliyorsunuz, tedavi edebiliyorsunuz, risk gruplarına
yönelmek gerekiyor. Bu hastalık kimseyi öldürmeseydi, yasaklara gerek yoktu ama
hala öldürüyor önlemden vazgeçmemek gerekir. Covid-19 neden olan bir virüsle
enfeksiyon geçirdiğiniz zaman ona karşı bir hafıza oluşturuyor. Kısmen koruyucu
oluyor. Dalga kıran görevi görür. Tümüyle bir bağışıklıktan bahsedemem kısmen
de olsa salgının kontrol altına alınmasında yardımcı olacağını düşünüyorum.”
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Akın Kaya, Covid-19
döneminde branş olarak göğüs hastalıklarının en ön önde yer alan branşlardan
olduğunu belirtti. Covid-19 sürecinde dünyada vaka sayılarının yarım milyarı
aştığını ifade eden Kaya, Türkiye’de de vaka sayılarının 150 binlere geldiğini
ifade etti.
Covid-19’un uzun dönem etkileriyle ilgili takip kliniklerinin oluşturulmaya
başlandığına değinen Kaya, “Covid-19 Uzun Süreli İzlem Poliklinikleri kurulmaya
başlandı. Bu polikliniklerde esas olan akciğerler açısından, akciğerlerin
fonksiyonlarını, yaşam kalitesini bozan, nefes darlığına yol açan. Akciğer
damar hastalıkları da bir bulgu. Bunlarla ilgili takipler yapıyoruz.
Kardiyolojik etkilerle ilgili takipler ve birde nörolojik bulguların takip
edilmesi gerekiyor. Her Covid geçiren hasta için tabii ki, yoğun bakımda
yatmış, uzun süreli oksijen tedavisi alan, oksijen cihazıyla taburcu edilen
hastalar, belli yaş grubunda olan kronik hastalığı olan hastaların bu
polikliniklerde uzun süreli takiplerini yapıyoruz. Takiplerde bu hastaların
egzersiz kapasitelerine, solunum fonksiyonlarına ve akciğer grafilerine bakarak
daha önce geçirdiği Covid-19’la ilgili herhangi bir sekel kalmış mı bu sekel
hastanın takiplerinde ilerleyecek mi, hastanın fonksiyonlarını bozacak mı,
hastanın efor kapasitesini azaltacak mı? Bu polikliniklerde genel anlamda bir
bütüncül değerlendirme de yapılıyor. Hastalarımızın bir kısmının sosyal ve
psikolojik desteğe ihtiyaçlarının olduğunu görüyoruz” dedi.
Akın Kaya, kliniklere hastaların başvurabileceğini
belirterek, 3-6 ayda aralıklarla takip ettiklerini belirtti. Takip ettikleri
hastaların çoğunluğunda akciğerlerinde mevcutta görülen etkilenmelerin tamamen
kaybolduğunu ya da çok azaldığını gördüklerine işaret eden Kaya,
“Hastalarımızın bazılarında çok az etkiler olduğunu görüyoruz. Ama bir grup
hastamızda ağır seyrettiğini, bu hastalarda süreçleri belirlemek istiyoruz.
Yeni ilaçların kullanıp kullanmayacağımızı da çalışmak istiyoruz. Bu bilgileri
düzenli olarak tutarak ülkemizin verilerini oluşturmak istiyoruz. Bu hastalığı
hastaneye düşerek ağır geçiren hastaların bu polikliniklerde bütüncül
yaklaşımla değerlendirilmesi gerekiyor” dedi.
Pandemi sürecinin bitmediğini, çok rahatlanılmaması
gerektiğine vurgu yapan Kaya, “Kişisel önlemlere dikkat edelim. Biz hafif
geçirebiliriz ama başkasına bulaştırabiliriz” dedi.