İstanbul turizmi için dikkat çekici saptamalar
yapan ve çarpıcı yeni öneriler getiren Şerif Yenen, çok daha yüksek
potansiyelin nasıl yakalanabileceğinin ipuçlarını veriyor.
Otuziki
yıldır özellikle yabancı misafirlere İstanbul’u tanıtan profesyonel turist
rehberi, seyahat yazarı ve uluslararası konuşmacı Şerif Yenen, meslekte
edindiği alan deneyimlerinden yola çıkarak İstanbul turizmine dair son
dönemdeki gözlemlerini aktarırken, yeni öneriler dile getiriyor ve bazı önemli
noktalara dikkat çekiyor. Şerif Yenen’in İstanbul turizmi üzerine saptamaları
ve önerileri güncel bir rapor niteliğinde.
Pandemiyle birlikte seyahat trendlerinin değiştiğini, özel ilgi turlarına
olan talebin öne çıktığını hatırlatan Yenen, İstanbul'un vazgeçilmez bir tarih
ve kültür kenti olması nedeniyle kültür turizminin odak noktası olduğunu
söylüyor. Kentin mevcut durumdan çok daha fazla ziyaretçi çekebilecek
potansiyeli olduğunu vurgulayan Yenen, özel bir turizm politikasına ihtiyaç
duyulduğunu, herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini, kişilerin ve
kurumların koordinasyon içinde çalışmasının önemini ifade ediyor.
Yenen, saptama ve önerileriyle hiçbir kurumu hedef almadığını, daha iyi bir
turizm için yapıcı eleştiriler ve öneriler getirmeye çalıştığının altını
çiziyor.
TAKSİ SORUNU
Bugünlerde iyice ayyuka çıkan taksi sorununa dikkat çekmekle başlayan
Yenen, kente gelen yabancı ziyaretçilerin ulaşım konusunda çok zorluk
çektiğini, taksilerden yeterince yararlanamadığını; ya taksi bulamadıklarını ya
da fahiş fiyatlar ödemek zorunda bırakıldıklarını söylüyor. Bu sorunun
yıllardır süregeldiğini vurgulayan Yenen, ilgili kurumların bir an önce etkili
bir yöntemle kesin çözüm bulması gerektiğini belirtiyor.
ARAÇSIZ BİR SULTANAHMET MEYDANI
İstanbul turizminin merkezinin Sultanahmet Meydanı olduğunu anımsatan
Yenen, meydanın yıllar önce yayalaştırıldığını, ancak pratikte bunun bir türlü
mümkün olamadığını dile getiriyor. Turlar sırasında hemen her gün meydanda
onlarca hatta bazen yüzlerce park etmiş araçlarla karşılaştıklarını, zaman
zaman ziyaretçilerin yürümekte zorlandığını, park eden araçlar yüzünden tarihi
yapıları fotoğraflamanın bile mümkün olmadığını ifade eden Yenen,
"Ayasofya'nın, Sultanahmet Camii'nin veya Hürrem Sultan Hamamı'nın bazen
içinde araç görüntüleri olmadan fotoğrafını çekmek hiç mümkün olmuyor. Hem
gürültü hem görüntü kirliliği söz konusu. Lütfen kurallara uyalım, her ne araç
olursa olsun acil durumlar dışında bu bölge araçlardan tamamen arındırılmalı”
diye konuşuyor.
TURİZM DIŞINDA ETKİNLİK OLMASIN
Sultanahmet Meydanı'nın turizmin kalbi olduğunu, İstanbul turizminin
vitrini gibi ele alınması gerektiğini, çok özel ve korunması gereken bir merkez
olduğunu bir kez daha vurgulayan Yenen, burada turizmle veya bölgeyle ilgisi
olmayan çok fazla etkinlik yapılmasını eleştiriyor. Böylesine önemli bir
bölgenin etkinliklerle yoğun kalabalıklara maruz bırakıldığına dikkat çeken
Yenen, bölgeyle ilgisi olmayan etkinlik, fuar veya panayırların burada yapılmaması
gerektiğini savunuyor. Şerif Yenen, "Kente gelen her ziyaretçinin mutlaka
uğradığı bir yer olan Sultanahmet'i ferahlatmalıyız. Bu meydanı düzenlemeli,
daha güzelleştirmeli, gereksiz kalabalıklardan mümkün olduğunca uzak
tutmalıyız. Hem tarihi merkezin korunması, hem gelen ziyaretçilerin rahatça
gezebilmesi için turizm dışı etkinlikler burada yapılmamalı" çağrısı
yapıyor.
TARİHİ CANLANDIRMALAR VE GÖSTERİLER
Şerif Yenen Sultanahmet Meydanı için şöyle bir öneri getiriyor:
"Tarihte at arabası yarışlarının yapıldığı hipodromdan günümüze üç dikili
anıt ulaşmış, bunlar Mısır Sütunu, Yılanlı Sütun ve Örme Sütun. Hepsi
birbirinden muhteşem ve etkileyici. Biz rehberler olarak gelen ziyaretçilere
dilimiz döndüğünce bu muhteşem yapıları ve hipodromun tarihini anlatıyoruz ama
bazen sözcükler yetmiyor. Oysa burada kısmi bir tribün yapılsa, yeni
teknolojileri kullanarak üç boyutlu, hologramlı, lazerli canlandırmalarla
hipodromdaki o döneme ait hayat yansıtılsa ne güzel olur. İzleyicileri 1500 yıl
öncesine götüren müthiş bir atmosfer yaratır. Eminim çok ilgi çeker. Aynı
şekilde, eskiden yapılan Sultan Ahmed Camii ses-ışık gösterisinin günümüz
teknolojilerini kullanarak yeni versiyonlarının çevredeki birçok anıt için
yapılması da değerlendirilmeli.”
SÜLEYMANİYE'DE TRAFİK
Büyük usta Mimar Sinan'ın dev eserlerinden olan Süleymaniye Külliyesi'nin
merkeze uzak olduğunu ve ancak araçla ulaşılabildiğini kaydeden Yenen,
Süleymaniye’ye tur araçlarıyla gidildiğinde ziyaretçileri indirme-bindirme
alanı ile park sorunu yaşandığını anlatıyor. Ziyaret sırasında bu yüzden büyük
bir keşmekeş olduğunu aktaran Yenen, bu soruna çözüm üretilmesi gerektiğini
kaydediyor ve tur araçlarına özel alanlar oluşturulmasını öneriyor. Bir başka
çözüm önerisi olarak da, Sultanahmet ile Süleymaniye semtleri arasında tramvay
yolunu kullanan elektrikli bir shutter servisi olabileceğini belirtiyor.
SARNIÇLAR KENTİ İSTANBUL
Şerif Yenen, özellikle Doğu Roma döneminde sürekli kuşatma altında
olduğundan İstanbul'un tarihte her zaman su sorunu olduğunu, bu sorunu, suyu
depolamak amacıyla inşa edilen 400-500 adet sarnıçla çözdüğünü, böylelikle
İstanbul’un bir sarnıçlar kentine dönüştüğünü, bu özelliğiyle de dünyada eşi
benzerinin bulunmadığını; yani İstanbul’un bir “Sarnıçlar Kenti” olarak ele
alınması ve tanıtımda bu özelliğinin öne çıkarılması gerektiğini söylüyor.
Ancak hal böyle iken, şu anda neredeyse ziyarete açık sarnıcın bulunmadığına
dikkat çekiyor. Bu sarnıçların en büyüğü ve muhtemelen en güzeli olan Yerebatan
Sarnıcı'nda yıllardır süren ve bir türlü bitmek bilmeyen restorasyonun bir an
önce tamamlanması gerektiğine işaret ediyor.
Öte yandan, güzel sarnıçlardan bir diğeri, 5. yüzyıl yapısı Şerefiye
Sarnıcı’nın 8-9 yıl süren restorasyon sürecinden sonra müthiş bir mekan olarak
ziyarete açılmış olmasını heyecanla karşıladıklarını, ancak son zamanlarda
yapılan ani bir değişiklikle yapının içine yüzlerce projeksiyon cihazı
yerleştirildiğini, her saat başında 5-10 dakikalık müzikli ve ışıklı gösteri
yapıldığını, bu gösterinin yapının kendisi veya tarihi işlevi ile hiç alakası
olmadığını dile getirip, dünyada eşi benzeri olmayan bu muhteşem yapıyı düğün
salonu gibi ışıklandırmanın hiç gerekli olmadığını vurguluyor. Ayrıca yapının
içine yerleştirilen yüzlerce projeksiyon cihazının görüntü kirliliği oluşturduğunu
belirtiyor.
Günümüzde 150-160 tanesi tespit edilmiş olan sarnıçlardan en az birkaç
tanesinin ziyarete açılmasının şehre ayrı bir ivme katacağını düşünen Yenen,
Zeyrek Sarnıcı’nı, bırakın ziyaretçileri, 32 yıllık bir rehber olarak bile bir
türlü göremediğini söyleyerek serzenişte bulunuyor. Aynı şekilde Gülhane
Parkı sarnıcının da bir an önce turizme kazandırılmasını öneriyor.
ZİYARETÇİLERİN KALIŞ SÜRESİNİN UZATILMASI İÇİN ÖNERİLER
Turizmde ziyaretçi sayısı kadar geceleme süresinin de önemli bir kriter olduğunu
anımsatan Yenen, İstanbul'dan daha fazla turizm geliri elde edebilmenin yolunun
da ortalama geceleme süresini uzatmaktan geçtiğini savunuyor. Yenen, İstanbul'a
gelen ziyaretçilerin ortalama kalış süresinin 2,5 gün olduğunu hatırlatarak, bu
süreyi uzatmak için sektör temsilcilerinin çareler aradığını kaydediyor. "Kalış
sürelerinin uzatılması gerektiği konusunda herkes mutabık, ancak bu konuda
atılan fazla adım yok" diyen Yenen, deneyimli bir turizmci olarak bunun
yeni tematik müzelerle, yeni mekanlarla ve yeni rotalarla mümkün olacağını
söylüyor.
Yenen’in önerilerinden seçmeler şöyle:
YENİ ROTALAR: YARIMBURGAZ VE BATHONEA
"Küçükçekmece Gölü'nün kuzeyinde yer alan Yarımburgaz Mağarası,
Antalya’daki Karain Mağarası ile birlikte Anadolu’daki en önemli Taş Çağı
yerleşimlerinden biri. Günümüzden 300 bin yıl önce Homo Erectus'ların
Yarımburgaz Mağarası’nda yaşadığı tespit edildi. Dolayısıyla dünya çapında
öneme sahip bir mekan burası. Ancak ne yazık ki günümüzde ziyarete uygun halde
değil, hayvan ini durumunda. Oysa düzenlenip turizme açılsa ve tanıtımlarda öne
çıkarılsa mutlaka ilgi çekecektir.
Aynı şekilde yine Küçükçekmece Gölü'nün batı kıyısında, Bathonea adında bir
antik kent var; şu anda kazılar devam ediyor. Şimdiye kadar ortaya çıkan
bulgular, buranın üç limanla çevrelenmiş bir yarımada üzerine inşa edilmiş bir antik
kent olduğunu gösteriyor. Bathonea, Sultanahmet'teki Million Anıtı’ndan
başlayıp, Mese Caddesi boyunca devam eden Yedikule’deki Altın Kapı'dan çıkarak
Avrupa'ya ulaşan Via Egnetia yolunun üzerinde bir kent olarak konumlanmış.
Liman, agora, saray ve bazilika gibi yapılarla tam bir antik kent. Bathonea’da
arkeolojik kazılar sürerken ne yazık ki yeterli desteğin olmadığını görüyoruz.
Oysa lojistik ve maddi destek verilse, kazılar hızlansa, burası ziyarete uygun
hale getirilip açılsa, İstanbul'a gelen ziyaretçiler için başlı başına bir
çekim noktası olacak. Anadolu'da binlerce antik kent varken, İstanbul'da antik
kent olarak sadece burası var. Yarımburgaz ve Bathonea’yı bir rota olarak birleştirip
ancak bir günde gezilebilecek bir destinasyona dönüştürmek çok faydalı
olacaktır."
BİZANS MÜZESİ
İstanbul’un Roma İmparatorluğu'na 65 yıl, Doğu Roma İmparatorluğu'na 1000
yıl, Osmanlı Devleti’ne 470 yıl başkentlik yaptığının altını çizen Yenen,
Osmanlı öncesindeki dönemin turizmde yeterince değerlendirilmediğini düşünüyor.
Yenen, “ Tarihçiler Doğu Roma’ya sonradan Bizans adını vermişler diyerek İstanbul’da
1000 yıl gibi uzun süre yaşamış, binlerce eser bırakmış Bizans kültürüne ait
bir müzenin olmamasını büyük bir eksiklik olarak görüyor.
Yenen, farklı müzelerde çok sayıda Bizans eseri olduğunu, bu eserlerin tek
çatı altında toplanıp dev bir Bizans Müzesi’nin kurulabileceğini, böylece
İstanbul’a gelen kültür turistleri için vazgeçilmez bir destinasyon oluşacağını
belirtiyor.
AYASOFYA
İstanbul’un en gözde tarihi yapılarının başında gelen Ayasofya'nın geçen
yıl Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek ibadete açılmasının ardından yeni
bir döneme girildiğini ifade eden Yenen, Ayasofya’nın kapılarının yerli ve
yabancı tüm ziyaretçilere artık ücretsiz olarak açık olduğunu anımsatıyor.
Yenen, "Ayasofya Camii'nde yüksek bir ziyaretçi trafiği var, müze olduğu
zamanlardaki yoğunluktan farklı bir durum bu. Tarihi yapı içinde bir
düzensizlik, hatta zaman zaman kontrolsüz bir kalabalık ve karmaşa
olabiliyor" şeklinde yorumluyor. Bu durumun ziyaretçilerin yapıyı hakkıyla
gezememesine neden olduğunu ifade eden Yenen, böylesine önemli tarihi bir
değerin çok daha iyi bir organizasyonla yönetilebileceği ve daha fazla turist
ağırlayabileceğini belirtiyor. Ayasofya'nın kapalı olan üst katının da bir an
önce ziyarete açılmasını öneren Yenen, böylelikle ziyaretçiler için çok daha
dolu ve uzun bir gezi olacağını söylüyor.
RESTORASYONU BİR TÜRLÜ BİTMEYEN YERLER
İstanbul'da restorasyonu bir türlü bitmeyen yapılar olduğuna da dikkat
çeken Yenen, “Topkapı Sarayı’nın bazı bölümleri, Yeni Camii, Sultan Ahmed
Camii, Arkeoloji Müzelerinin kapalı olan bölümleri, Binbirdirek Sarnıcı,
İstanbul’un Kara Surları gibi restorasyonu süren yerlerdeki çalışmaların
mümkünse hızlandırılmasını ve buralardaki çalışmalar hakkında hızlı bilgi akışı
sağlanmasını bekliyoruz" diyor.
SURLAR VE ALTIN KAPI ROTALARA EKLENMELİ
İstanbul'un tarihi savunma surlarına da dikkat çeken Şerif Yenen, onlarca
kuşatma atlatmış ve büyük bir kısmı halen ayakta olan dünyanın sayılı
surlarından olan kara surlarının, gerekli önlemler alınmadığı için tur
rotalarına girememesinin önemli bir eksiklik olduğunu kaydediyor.
Kente gelen ziyaretçilerin surlar boyunca yürüyüş yapabileceğini, ara ara
güvenli alana dönüştürülmüş seyir teraslarına tırmanıp muhteşem fotoğraflar
çekebileceğini, surların ve çevresinin gezilmesinin yarım veya tam günlük bir
rotaya dönüşmesinin çok kolay olduğunu söyleyen Yenen, şunları ifade ediyor:
"İstanbul tarihte 20-25 kez kuşatma görmüş bir kent. Bu kuşatmalardan
ikisi hariç hepsine direnmiş surlar bunlar. Tarihe ilgi duyan insanların çok
iyi bildiği yapılar. Buraları gezip görmeye gelen ziyaretçilerin duyduğu yüksek
heyecana sık sık tanık olmanın mutluluğunu yaşıyoruz."
Aynı şekilde, bu surlar üzerinde, çoğumuzun pek bilmediği bir de Altın Kapı
var, Yedikule Hisarı’nın hemen dışında. 5. yüzyılda kentin protokol kapısı
olarak inşa edilmiş bu yapı, bir zamanlar altınla kaplandığı için Altın Kapı
adını almış. Tüm Bizans imparatorları kente giriş ve çıkışlarında bu kapıyı
kullanmış, burası yüzyıllar boyunca şehre zaferle dönen Bizans imparatorlarını
karşılama görevini üstlenmiş. Yenen, bu kadar önemli bir tarihi noktanın acilen
ziyarete uygun hale getirilmesi gerektiğini düşünerek şu ifadeleri kullanıyor:
“Günümüzde Altın Kapı'nın önünde bir hendek, hendeğin çevresinde bir bostan ve
mezarlık var. Yapıyı sadece çok uzaktan, mezarlığın içinden, dikenli tellerin
arasından görebiliyorsunuz. Yakından görmek isterseniz tüm bu engelleri aşmanız
gerekiyor, bu da imkansız. Buranın temizliğinin yapılıp ziyarete uygun hale
getirilmesi çok zor olmasa gerek. Tarihteki önemi göz önünde bulundurulduğunda,
mevcut durumdaki ilgisizliği hak etmiyor."
Yenen, Kara Surlarının Altın Kapı ile birlikte ele alınıp düzenlenmesinin
bunlarla birlikte Zeytinburnu bölgesinde yer alan diğer tarihi ve kültürel
mekanlara da ilgi yaratacağını kaydediyor.
NEDEN ZİYARETE KAPALILAR?
Şerif Yenen, bir başka örnek olarak günümüze ulaşmış en eski Bizans dini
yapısı olan Samatya'daki Studios Manastırı'nı veriyor. Bu yapının bugün ne
yazık ki üzeri açık, dört duvarı ayakta bir harabe halinde olduğunu söyleyen
Yenen, "Studios Manastırı, onyıllardan beri kapalı ve kilitli. Bunun
yetkisi kimde ve neden açılmıyor?" diye soruyor.
Yenen’in diğer vurguladığı konular şöyle: “Ayasofya ile Four Seasons Hotel
arasında yer alan ve çevresi çitlerle çevrilmiş içinde çok miktarda harabe
bulunan alan Arkeolojik Park olarak ziyarete açılacaktı, neyi bekliyoruz?
Burada yürüyüş parkurları olsa, bilgilendirme panoları eşliğinde gezilebilse
güzel olmaz mı?
Topkapı Sarayı avlusundaki Aya İrini Müzesi'nin avlusunda bazı Bizans
İmparatorlarının lahitleri var ama kapalı. Neden kapalı? Burayı ziyaretçilerle
paylaşmayı hiç düşünmez miyiz?
Bu birkaç örnek dışında, İstanbul’da yüzlerce tarih hazinesi daha var.
Bunların tek tek belirlenip, bir program çerçevesinde elden geçirilip turizme
açılması zor olmamalı. Tüm bunlar İstanbul turizmine değer katacaktır.”