Gündemimiz malum Koronavirüs. Sabah Koronavirüs, öğlen Koronavirüs, akşam Koronavirüs, rüyalarda Koronavirüs… Yatıp kalkıp Koronavirüs konuşuyoruz. Bu öyle bir süreç ki kimse ne olduğunu ne yapacağını bilmiyor. Yapacak da bir şey yok.
Yapacak bir şey yok evet. Çünkü bu kriz bölgesel bir sıkıntı değil. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve yaşamı kilitleyen Koronavirüs, bize yaşamı sorgulattı resmen. Tourism Today’in yayın hayatına başladığı 2020’nin Kasım ayından bu yana turizmi çok yakından takip ediyoruz. Siz turizmci dostlarımızla yıllardır birlikte yürüyoruz. Bu 17 yılda turizmcilerimizin yaşadığı krizleri de çok iyi biliyoruz. Bu süreçte turizm sektörünün başına her şey geldi. Hatta 2016’daki uçak krizinin ardından yaşanan Thomas Cook iflası sonrasında ‘Artık başımıza daha ne gelebilir’ derken tüm dünya salgının pençesine düştü. Şimdi turizmciler amiyane tabirle ‘Uzaylı istilasını’ bekliyor.
Uzaylılar mı istila eder yoksa dünyaya göktaşı mı düşer bilemeyiz ancak krizlerin bitmediğini kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü dünya artık eski dünya değil. Ekonomi, çevre, ülkeler arası ilişkiler, teknoloji yarışı vb. birçok konu nedeniyle dünya ve insanlar çok hassaslaştı. En küçük sorunlar inanılmaz büyük sıkıntılara yol açabiliyor. Şu konuya ayrı bir parantez de açmak istiyorum: Artık dünyada gerçekleştirdiğimiz her tahribat bize misli ile zarar veriyor. Dünya bizden intikamını çok acı bir şekilde alıyor. Bu noktada artık dünyayı hassas bir şekilde korumanın vakti geldi geçiyor bile.
Tamam, turizmcilerimiz rakiplerine göre krizlere alışık, kriz çözümünde usta, ortama çabuk ayak uydurabiliyor ama bundan sonra krizler artık bu özelliklerimizle çözümlenemez. Turizmcilerimiz tek başlarına turizm sektörümüzü bu noktalara getirdi. Çok yoruldular ve işlerine konsantrasyon olamıyorlar. “Turizmcilerimiz krizlere alışık”, “Turizmcilerimiz çözer” mantığı artık bir yere kadar işler. Eğer bu anlayış aynı şekilde devam ederse kusura bakmayın ama “Turizm istenen noktaya gelmez.”
Koronavirüs konusunda dünya turizm devleri sınıfta kaldı. Sağlık sistemlerindeki yavaşlık ve eksiklik nedeniyle çok fazla insan kaybı yaşadılar. Tüm dünya bu ülkeleri konuşuyor ve algıları inanılmaz derecede negatif durumda. Türkiye avantajlı mı? Evet, rakiplerimize göre sağlık sistemimizin verdiği avantajın yanına otellerimiz ve destinasyonlarımızdaki önlemler bizi bir adım öne taşır. İşte buradaki önemli nokta Koronavirüs ile verdiğimiz mücadele ve başarıyı yani “Sağlıklı Türkiye” algısını iyi anlatmalıyız. Bunu anlatmak için salgının bitmesini beklemek ise hata olur. Bu kriz sürecinde Antalya yine ön plana çıktı. Antalya Valiliği öncülüğünde AKTOB ve Antalya otelleri 16 milyon turiste mektup gönderiyor. Bu güzel bir çalışma ve bunun da arkası gelmeli. Buradan bu çalışma için Antalya Valisi Münir Karaloğlu ve AKTOB Başkanı Erkan Yağcı’ya teşekkür ediyoruz. Bu çalışmanın diğer turizm merkezlerine de örnek olmasını istiyoruz.
Turizmin Türkiye için en stratejik sektör olduğu gerçeğini bir kez daha gördük. Turizm Türkiye’nin en önemli madenidir. Bizim petrolümüz yok, bizim altın madenlerimiz yok ama turizm sektörümüz var. Türkiye, turizm sektörünü disiplinli bir şekilde büyütebilirse çılgın bir gelir elde edebilir. Ancak turizm sektörünü büyütebilmeniz için turizme özel yasalar ve kurallar getirilmeli. Ayrıca iyi bir de yol haritası şart. Turizm gibi bir değere sahibiz ve bunu değerlendirmeliyiz.
Bizim bu kriz sürecinde birlik ve beraberlik içinde mücadele de etmeliyiz. Devamlı açık arayarak, eksiklikleri ortaya çıkararak, düşmanlık gözeterek olmaz. Tartışmaya karşı değilim aksine tartışmanın olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu süreci atlatalım sonra tartışmaya devam ederiz. Gün birlik ve beraberlik günüdür…
Bu sürecin sonunda turizm kazanacak…