
Merhaba,
Bu yazımda turizm sektöründe ego-empati terazisine değinmek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi yıllar geçtikçe ve özellikle pandemiyle birlikte, iş anlayışları, modelleri, yönetim biçimleri ve liderlik kavramları kendilerine yeni anlamlar yüklediler. Özellikle bu dönemde, çevik yönetim, hibrit model, yeni nesil liderlik, dijitalin iş modellerindeki önemi arttı. Nitelikli yöneticilerin kendini iyi yetiştirmiş ve yetiştirilmiş çalışanların değeri daha iyi anlaşılmaya başlandı.
Gelelim sorumuza; turizm sektöründe bu dönüşüm kendini tamamladı mı daha doğrusu ne kadarı gerçekleşti.
Rockefeller’a sormuşlar, başarının sırrı nedir? O da “İyi adamları işe aldım ve işlerine karışmadım” demek olmuş.
Yeni nesil liderlikte aranılan, dinlemek, geri bildirim, vicdanlı yönetim, yetki vermek, empati, değer yaratma turizm sektöründe hala oturmuş değil. Birçok otel, işletme, seyahat acentası hala patronların iki dudağı arasında, her gün değişen kararlarla yönetiliyor. Genel Müdür işe alınıyor, her gün talimat veriliyor, her gün ayrı bir plan. Planlama olmadığı gibi plan da bir süre sonra kaybolmuş oluyor…
“Maaşını ben ödüyorum” anlayışı ile çalışan üzerinde bir empati duygusu geliştirilmiyor, aşırı biat, aşırı saygı, her denilene harika denilmesi beklentisi egoyu şişiriyor, şişiriyor ve sonunda o ego bir daha uslanmaz bir kibire dönüşüyor. İçi hava dolu kocaman bir balon… Her şeyi ben bilirim anlayışı, bilime, yeni bakış açılarına ve insana olan güvenden uzaklaştırıyor. Kimse dinlenmediğinden yeni bir şeyler öğrenilmiyor, sonunda ego-empati terazisi şaşınca, kurumsallıktan çok uzak aile bile değil birey şirketlerine dönüşüyor koskoca işletmeler. Terazi bozulunca tarttığın, biçtiğin her şey de yanlışlara gebe kalıyor.
İçtiği çorbanın tuzunu beğenmeyip genel müdüre “Aşçıyı kovalım” diyenleri, kül tablasını biraz geç alan garsonu görüp yeme içme müdürünü kovan çok patron gördüm maalesef. Bazılarına müdahale etmek istesem de sonuçta hep o haklıydı zaten.
Evet, klişe bir söz belki ama “EGO EN BÜYÜK DÜŞMANINDIR”. Egonu dengede tutmazsan oluşan kibir seni bu dünyada diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz düşünebilmekten, vicdanlı olmaktan, insani değerlerin hepsinden uzaklaştırıyor.
Sıfatlar, unvanlar geçicidir, bıraktığınız iz ne kadar kuvvetliyse o kadar iyi hatırlanır iyi anılırsınız.
Şirketin web sitesine vizyon, misyon, sinerji değerler yazmakla olmuyor. Yazı kalır, söz uçar atasözü burada maalesef uygulamada tam tersine dönüşüyor. İçleri boşaltılmış kavramların hiçbir ağırlığı kalmıyor.
Lider yol gösterir, gidilen yol yanlışsa yeni bir rota çizer, navigasyon aracı gibi olmalıdır, ama en sonunda hedefe ulaşılır. Çalışanı dinlemek yeteneklerini yükseltmek, yeni beceriler elde etmesini sağlamak için çalışmak her liderin görevidir. Dünyada birçok şirket İnsan kaynaklarının ismini, İnsan ve Kültür olarak değiştirdi. Şirketiniz insani değerleri ön planda tutarak bir yaşam kültürü yaratıyorsa ne mutlu size Bağırdığın, çağırdığın zaman, bir sorun daha çözülmüyor, ulaşılmaz olduğun zaman daha değerli olunmuyor, hep ben dediğin zaman biz olamadığın gibi çoğalamıyorsun, kendi kendine yaşadığın bir iş hayatı içinde sürükleniyorsun.
Dinle!
Bu mucizevi kelime hayatını değiştirecek.
Müşterini dinlersen, çalışanını dinlersen, paydaşlarını dinlersen, ortak akılla çözümler, yenilikler üretirsen eminim daha hızlı yol alacaksın. Biri düştüğü zaman diğeri elini uzatacak, hiç yarı yolda kalmayacaksın. Sürprizler yaşamayacaksın, bu da nereden çıktı demeden sen de hala bir öğrenci olarak hayatı anlamlı bir şekilde yaşayacaksın. Tecrübelerin daha iyi daha farklı daha özel olabilir, aktar o zaman, paylaş hemen. Bakış açın senin açını gösterir, bir de başka açılardan o resmin nasıl göründüğüne bak lütfen. Bak, binlerce bilim insanı, ressam hala Mona Lisa tablosunun sırrını çözmeye çalışıyor.
Unutma ki, bu dünyada her birey değerlidir, herkesin bir hikayesi vardır. Bu hikayeleri anladıkça empati duygun gelişecek ve ego-empati dengene ulaşacaksın.
Sonuç olarak, yöneticiler bırakın işlerini yapsınlar size raporlar sunsunlar, işletmenizin temeli, sütunları çalışanlar bırakın dertlerini anlatsınlar, sahada yaşadıklarını, özgün fikirlerini paylaşsınlar. Her şeyi bilen siz olsaydınız kimseye ihtiyacınız kalmazdı zaten. Korku yayarak değil, sevgiyle, vicdanla enerji kanalları yaratın.
Her insan bir markadır; davranışıyla, gülümsemesi, ürettikleri, kattıkları ve yarattığı imaj ile. Ama bir marka ancak siz yokken arkanızdan konuşulanlar kadardır. Değer yaratın yaratılmasına izin verin, çalışanlarınızı değerli kılın.
Çalışanlarınızı yurt dışına, eğitimlere gönderin, farklı deneyimler yaşasınlar, en iyi otelleri, hizmet anlayışını görsünler, misafirlerinizi, çalışanlarınızı dinleyin en azından otelimizde neler görmek isterseniz, siz olsaydınız ne yapardınız, neyi farklı yapardınız gibi basit keyifli anketler yapın.
Parayı veren düdüğü çalsa bile rekabetin çift saha bir maç olduğunu unutmayın.
Sonra en iyi personeliniz ayrılınca, başka takıma geçince veya işini keyifle yapmayınca sızlanmayın. Sorgulayın bakalım neden diye? Adam mı yok demeyin… Adam çok… Ama önce bulduğunuz o iyi adamlara sahip çıkın. Kucaklayın, anlayın… Ve en önemlisi iyi anlaşılın.
Kendini okuyamayan, insanları okuyamayan anlamayan insan büyümüş müdür sence ya da ne kadar. Bir kitabı kapağından anlayabilmeye çalışmak gibi pek de doğru olmasa gerek.
Siz bilirsiniz, benden hatırlatması…
İyi liderlere saygılar, lütfen daha da çoğalın.
Levent Demirel
Bu naçizane düşünce bu güzel sözler umarım başka insanlarında hayat açısını değiştirir dilinize emeğine sağlık