TURİZMDE DİJİTAL DÖNÜŞÜM VE GELECEĞE BAKIŞ
Şöyle bir düşünürsek, bugün turizmde dijitalleşmeden bahsederken aslında yalnızca teknolojik gelişmelerden değil; sektörün ruhunun, alışkanlıklarının ve hatta misafir beklentilerinin baştan yazıldığı bir süreçten bahsediyoruz. Yapay zeka inanılmaz ve hatta korkutucu bir şekilde ilerlerken biz bu işin neresindeyiz?
Hafta sonu Bodrumda yapılan Türkiye Teknoloji Buluşmalarında konuşmacı fırsatını elde ettim, tabi ki kısıtlı bir sürede bu sonsuz konuyu konuşmak pek mümkün olmasa da bazı başlıkları burada kısaca değerlendirmekte fayda var.
İnsan temelli bir dünyada, teknolojinin amaç değil, araç olduğunun farkında olarak ilerlemek önemli. Henüz yakın gelecekte hizmet sektöründen insanı tamamen çıkartamıyor olsak da, dijitali doğru kullanmak önemli diye düşünüyorum.
Dijitalleşmenin mevcut durumu: Nerede duruyoruz?
Turizm sektöründe dijitalleşme, pandemi öncesi “öğrenelim bir deneyelim” seviyesindeyken, pandemi sonrası bir zorunluluk halini aldı. Otellerimiz temassız check in sistemlerinden mobil oda kilitlerine, online rezervasyon kanallarından sanal concierge hizmetlerine hızla adapte oldu. Seyahat acenteleri tamamen dijitale taşınırken, havayolu şirketleri yapay zekâ destekli dinamik fiyatlama sistemlerini devreye aldı. Ancak unutulmamalı ki dijitalleşmek yalnızca bir aplikasyon kurmak değil; “veri odaklı düşünmek”, “hızlı adapte olmak” ve “misafiri tanımak” demek.
Müşteri davranışlarında büyük kırılma
Artık misafirler, tatil kararını sadece fiyat veya lokasyona bakarak vermiyor. İnfluencer paylaşımları, kullanıcı yorumları, sosyal medyada gördükleri fotoğraf ve videolar; tatil beklentilerini belirleyen en önemli öğeler haline geldi. “Bu tesiste nasıl bir deneyim yaşanacak?” sorusuna yanıt vermeyen bir marka, dijital dünyada görünmez kalıyor. Kişiselleştirme ise tüm dijital stratejilerin merkezine yerleşti: “Benim için ne hazırladın?” sorusuna etkin cevaplar sunamayan tesislerin önünde uzun bir yol var.
Yapay zekâ ve büyük veri: Turizmin yeni yakıtı
Yapay zekâ destekli öneri motorları, akıllı fiyatlandırma algoritmaları, chatbot’lar ve sanal asistanlar, artık lüks değil; sektörde standart araçlar haline geldi. Bodrum’da hem butik otellerde hem de büyük zincir tesislerde bu teknolojilerin misafir memnuniyetine olan katkısını net şekilde gözlemliyoruz. Büyük veri analitiği sayesinde müşteri profilleri çıkarıyor, segmentlere göre özelleştirilmiş kampanyalar düzenliyor, hatta misafirin otele adım atmadan önceki alışkanlıklarını dahi baz alarak “tam isabet” sunuyoruz. Bu sayede “daha çok satmak” değil, “daha doğru satmak” mümkün oluyor.
Zorluklar: Dijitalleşme herkes için kolay değil
Elbette dijital dönüşüm, her ölçekten işletme için sancısız ilerlemiyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli otellerde teknik altyapı eksiklikleri, sınırlı bütçeler ve yeterli dijital personel bulma güçlüğü ciddi engeller oluşturuyor. Bu noktada kamu destekli dijital dönüşüm hibeleri, sektör derneklerinin eğitim programları ve özel danışmanlık hizmetleri devreye girmeli. Ayrıca veri güvenliği, etik pazarlama ilkeleri ve “insan dokunuşunu” kaybetmemek de dönüşüm stratejilerimizin vazgeçilmez parçaları olmalı. Sonuç olarak insan sosyal bir varlık ve sosyalleşmek işin temelinde var.
Türkiye’nin konumu ve gelecek vizyonu
Genç nüfusumuz, köklü kültürel mirasımız ve coğrafi çeşitliliğimizle dijitalleşmede büyük bir potansiyele sahibiz. Eğer bu avantajlarımızı teknolojiyle harmanlarsak, Türkiye’yi sadece “bir destinasyon” olmaktan çıkarıp “deneyim markası” hâline getirebiliriz. Önümüzdeki 5–10 yılda; kişiselleştirilmiş seyahat rotaları, dijital rehberlik uygulamaları, akıllı şehir entegrasyonları ve blockchain tabanlı rezervasyon sistemleri hayatımıza girecek. Vizyoner adımlar atarsak, bu değişimin öncülerinden biri biz olabiliriz.
“Turizm artık bir sektörden öte; teknolojiyle şekillenen bir yaşam tarzı sunuyor.
Biz de bu dönüşümde sadece izleyici değil, yön veren olmak zorundayız.”
Bodrumdan Sevgiyle…
Yiğit Girgin
