TURİZMDE YANLIŞ GİDEN NEDİR?
Antalya Havalimanı gelen misafir sayılarına baktığımızda, 2023 yılı sayılarının geçildiğini ve 2024 yılsonu hedeflerinin tutturulabileceğini görüyoruz. Buna rağmen hem yerli hem yabancı turizm hareketlerinde işletmeler, beklentilerinin gerçekleşmediği konusunda görüş bildiriyorlar.Takipçilerimiz sağ olsun “2024 yılında yanlış giden nedir, onu da yorumlar mısınız?” demiş. Keşke bu sorunun cevabı “C Şıkkı” diyecek kadar kolay olsaydı.
Turizm; insan demektir, çünkü içinde insana dair bütün ihtiyaçların karşılanması mantığını barındırır. Misafir cephesinden bakarsanız, ziyaret ettiği coğrafyanın doğal ve kültürel zenginliklerinden faydalanmak, her konuda hizmet alabilmek, kandırılmadan, aldatılmadan, darlanmadan memnun ayrılmak demektir. İşletmeci tarafından bakarsanız, 60’a yakın sektörde ziyaretçisine, misafirine hizmet vermek, ürün satmak, gelir elde etmek demektir.
Normal şartlar altında alan memnun, satan memnun bir ortam olması gerekirken, alanın da satanın da çok mutlu olmadığı bu ortam nasıl oluştu? 2023 yılında 15 milyondan fazla, bu yılın beklentilerine göre 17-18 milyon misafir yukarıda değindiğimiz beklentilerle Antalya Havalimanlarını kullanarak şehrimize geldi ve gelmeye devam ediyor. Havalimanı gelen misafir sayılarının bütün jeopolitik, ekonomik ve sosyal etkenlere rağmen gerçekleşiyor olduğunu düşünürsek, kaynağımız halen var. Peki, neden kafesi, restoranı, tekstil mağazası, hediyelik eşya dükkânı, otelcisi, günübirlik tesisi 2024 yılı Ramazan Bayramı bitiminden beri durumdan çok da memnun değil, hatta şikâyetçi?
İşte cevap burada çetrefilleşiyor. “C Şıkkının” (!) alt bileşenleri doğuyor:
1. Samimiyet: Biz samimiyetimizi kaybediyoruz. Fiyat belirlerken, hizmet sunarken, kalite algımızda samimiyeti ıskalamaya başladık.
● Antalya’da 2021-2023 ev ve iş yeri kiraları 10 kat arttı. Bu birinci samimiyetsizlik. Kira artışını sorun değil fırsat olarak gördük, tamamını hatta fazlasını misafirin sırtına yüklemeye çalışıyoruz.
● Maliyetler dedik, hizmet fiyatlarını artırdık. Ancak güler yüzlü hizmeti, geliri/giderini zor karşılayan elemanlarımızdan bekliyoruz.
● Kalitenin cilalı mermerlerden, antrasit doğramadan ibaret olmadığını unutuyoruz. Maliyet kaygılarımız nedeniyle kalifiye elemanlarımızı kaybederek, güler yüzlü bir karşılamayı, düzgün bir lisanı misafirimizden sakınıyoruz.
2. Sürdürülebilirlik: Bütün sektör günü kurtarmanın, 3 yılda bütün yatırım maliyetlerimizi çıkarmanın peşindeyiz.
● Doğal güzelliklerimiz nasıl korunacak, tarihi, kültürel tanıtımımızı desteklemek için bizler işletme olarak ne yapmalıyız?
● Farklı talep ve beklentileri olan misafir nasıl yaratılır? Hiç kaygı etmedik.
● Hep kurumların misafiri şehre indirmesini bekledik. Müşterinin şehre inmesi için biz ne yapmalıyız, hiç düşünmedik.
● Hatta şehre inen misafirin bir daha şehre inmemesi için çığırtkanlık yaparak, kolundan mağazaya çekerek, nar bahçesi fiyatına nar suyu satarak (kusura bakmayın, akılda kalan tek şey kötü örnekler olduğu için yazmak zorundaydım) ne gerekiyorsa yaptık.
3. Alım Gücü: Avrupa’da enflasyonun, ülkemizde uygulanan sıkı para politikasının misafir üzerindeki satın alma gücü etkilerini görmezden gelerek otel ve paket tur politikaları belirleyerek, oluşturmaya çalıştığımız “yüksek gelir yaratan turizm sektörü” algısı beklediği gibi sonuçlara ulaşamadı.
● Çünkü sektör olarak çok kırılgan bir hat üzerinde ilerliyoruz. Krize dayanıklılığımız zayıf, en küçük sorunda ani ve ilmek ilmek dokuduğumuz imajımıza, geleceğimize zarar verecek yeni kararlar almaya meyilliyiz.
● “Daha kaliteli hizmeti daha yüksek fiyata vereceğiz” kararlılığımızı sürdürelim desek; sektör olarak zorluklara rağmen kararlılıkla sürdürmeye dayanacak kadar yedek akçemiz yok.
● Bizim güler yüzümüz, samimiyetimiz yeter desek…
4. Kısır Döngü: O zaman kısır döngü başlıyor; fiyat yüksek, iş yok. İş yok, maliyet yüksek. Maliyet yüksek, eleman çıkar. Eleman çıkar, kalite yok. Kalite yok, maliyet yüksek. Maliyet yüksek, fiyat yükselt.
● Son dönemde herkes kahve fiyatı üzerinden örnek verir oldu. Bir örnek de benden olsun: Temmuz ayı başında seyahat acentelerinin yoğun olduğu bir bölgede ocak başı restoran tarzında bir mekânda kebaplar 190-220 TL civarındaydı. Hem öğlen hem akşam 50 masasının en az yarısı dolu, 10-12 güler yüzlü garsonu, gayet güzel bir menüsü ve servisi vardı.
Aynı mekâna ailemle de sıkça giderim. Bu hafta aynı restoranda kebap fiyatları 400-450 TL, garson sayısı “endişeli bakışlı” 3-4’e düşmüş, ailemle ben 3. veya 4. masaydık. Sirkülasyonun düştüğü belli, yemek kalitesi ve sunum da zayıflamış. Araba nerede? Para nerede döngüsü; fiyatların bu denli değişmesine 2-3 hafta içinde ne sebep oldu? Maliyetlerin kurtarmadığını şimdi mi fark etti? 200’ü 400 yaparak bu döngüden kurtulabilecek mi? Eleman çıkardığında aynı kaliteyi koruyabilecek mi?
Çözüm: Kısa vadede bir çözüm var mı? Keşke…
Eğer sorun gerçekten yukarıda benim tahmin ettiğim sebeplerse, çözüm, 3-4 yıllık topyekûn görev aldığımız, hiçbirimizin yolundan dönmediği ve bugüne kadar hiç olmadığımız kadar profesyonel bir yaklaşımla hareket etmek ve samimiyetimizi fiyatta, kalitede, güler yüzde, etik davranışta, her alanda tekrar yakalamak olmalı. Ayrıca her fırsatta dile getirdiğim gibi; süratle turizmde çeşitliliği yakalamalıyız. Yılın her döneminde, yöremizin her noktasında, dünya insanının turizmden beklediği her konuda ve her gelir grubuna uygun turizm etkinlikleri geliştirmeliyiz. Misafirimizle Anadolu insanının samimiyetiyle etkileşim kurabilmeliyiz. Dünyanın dört bir yanını gezen misafirimizden, ilçesinden, hadi Antalya’dan bile uzaklaşmamış elemanlarımızın daha akıllı olduğu yanılgısıyla kurnazlık peşinde olmamalıyız. 4 şeritli yollarımızla değil, metrekare bakımından daha büyük işlemlerimizle değil, sürdürülebilir, misafirimizin 3 yıl sonra geldiğinde de görülebileceği, memleketine döndüğünde heyecanla anlatılabileceği ortamlar, hizmetler sunabilmeliyiz.
Daha güzel günlere, sağlıcakla kalın.