Avrupa genelinde sağlık sektöründe yaşanan kriz, hasta bakımı ve sağlık çalışanlarının koşullarını etkileyen önemli bir sorun haline gelmiş durumda. Almanya, İsveç ve Slovenya’da görülen grevler, sağlık sisteminin sürdürülebilirliğini ve etkinliğini tehdit ederken, sağlık hizmetlerine erişim zorlaşıyor. Bu gibi dönemlerde, hastaların alternatif çözümler arayışı, küresel sağlık turizminin önemini daha da artırıyor.
Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan FL Communications kurucusu Furkan Lüleci, bu sürecin yalnızca sağlık hizmeti almak isteyenler için değil, sağlık sektöründe hizmet veren kurumlar için de dikkatli yönetilmesi gerektiğini vurguluyor: “Avrupa genelinde sağlık hizmetleri darboğaz yaşıyor. Bu durum, sadece sağlık çalışanlarını değil, hastaların erişim haklarını da derinden etkiliyor. Sağlık turizmi, bu tür krizlerde sadece bir alternatif değil, aynı zamanda küresel sağlık ekosisteminin önemli bir parçası haline geliyor. Sağlık kuruluşlarının, bu fırsatları doğru değerlendirerek küresel stratejiler geliştirmesi büyük önem taşıyor.”
Lüleci, sağlık turizminin sadece maliyet avantajlarına odaklanmaktan öte, sürdürülebilirlik, kalite ve etik değerler çerçevesinde ele alınması gerektiğini belirtiyor: “Bugün hastaların beklentileri yalnızca uygun fiyatlı tedavi bulmak değil. Onlar, aldıkları sağlık hizmetinin uluslararası standartlara uygun olmasını, süreçlerin şeffaf ve güvenilir bir şekilde yürütülmesini bekliyorlar. Sağlık hizmeti sunucuları, bu yüksek beklentilere yanıt verebilmek adına uluslararası pazarda stratejik adımlar atmak zorundalar.”
Furkan Lüleci, bu dönemde sağlık hizmeti verenlerin, uzun vadeli ilişkiler kurarak küresel sağlık sisteminin bir parçası haline gelmesinin, sadece ekonomik bir fırsat değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olduğuna da dikkat çekiyor. Avrupa’da yaşanan sağlık krizleri, birçok ülkenin sağlık turizmine yönelmesine sebep oluyor; ancak bu fırsatları stratejik ve sorumlu bir şekilde değerlendirmek, uzun vadeli başarının anahtarı.